2 Temmuz 2013 Salı

Sahih-i Buhari Bölüm 1

Bölüm 1

TECRÎD'İN METNİ
Hicret;Niyet RESÛLULLÂH (S.A. VE S.) EFENDİMİZ HAZRETLERİNE VAHYİN BAŞLANGICI NASIL OLDUĞUNA DÂİRDİR
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Ameller (in kıymeti) ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur. Artık nâil olacağı bir dünyâ veya nikâh edeceği bir kadından dolayı hicret etmiş kimse varsa hicreti (Allâh'ın ve Resûlünün rızâsına değil), sebeb-i hicreti olan şeye müntehîdir. 1

TECRÎD'İN METNİ Vahyin geliş şekilleri VAHYİN NE ŞEKİLDE GELDİĞİ VE MERTEBELERİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Hâris b. Hişâm radiya'llâhu anh Resûlu'llâh salla'llâhu aleyi ve sellem'den: "Yâ Resûllâ'llâh, sana vahiy nasıl gelir?" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ahyânen bana çıngırak sesi gibi gelir ki bana en ağır geleni de budur. Benden o hâl zâil olur olmaz (Meleğin) bana söylediğini iyice bellemiş olurum. Ahdânen Melek bana bir insan olarak temessül eder. Benimle konuşur. Ben de söylediğini iyice bellerim. -Âişe radiya'llâhu anhâ der ki: Resûl'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahiy nâzil olurken görmüşlüğüm vardır. (İşte öyle soğuk bir günde bile) kendisinden o hâl geçtiği vakitde şakaklarından şapır şapır ter akardı. 2

TECRÎD'İN METNİ Fetret-i vahy;İlk vahyin gelişi RESÛLULLÂH'A İLK VAHYİN NASIL GELDİĞİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlu'llâh sâlla'llâhu aleyhi ve sellem'in ilk vahiy başlangıcı uykuda rü'yâ-yı saliha (yani sıdıka) görmekle olmuştur. Hiçbir rü'yâ görmezdi ki sabah aydınlığı gibi vâzıh ve âşikâr zuhûr etmesin. Ondan sonra kalbine yalnızlık muhabbeti ilkâ olundu. Artık (Cebel-i) Hırâ'daki ğâr içinde halvet-güzîn olup orada ehlinin nezdine gelinceye kadar adedi muayyen günlerde tahannüs -ki teabbüd demektir.- eder ve yine azıklanıp giderdi. Sonra yine Hadîce nezdine avdet edip bir o kadar zaman için yine azık tedârik ederdi. Nihâyet Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e birgün Ğâr-ı Hırâ'da bulunduğu sırada (emr-i) Hak (yâni vahiy) geldi. Şöyle ki Ona Melek gelip ... yâni "Oku" dedi. O da "Ben okumak bilmem." cevâbını verdi. Zât-ı Akdesi Risâlet-Penâhî buyurur ki o zaman Melek beni alıp tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine # dedi. Ben de ona "Okumak bilmem." dedim. Yine beni alıp ikinci def'a tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine # dedi. Ben de "Okumak bilmem." dedim. Nihâyet beni yine alıp üçüncü def'a sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp ... dedi. Bunun üzerine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (kendisine vahyolunan) bu âyât-ı kerîmeyi bi't-telâkkî (korkudan) yüreği titreyerek döndü ve Hadîce binti Huveylid'in nezdine girerek "Beni sarıp örtünüz, beni sarıp örtünüz." dedi. Korkusu zâil oluncaya kadar vücûd-i mübârekini sarıp örttüler. Ondan sonra (Hazret-i Resûl salla'llâhu aleyhi ve sellem) vukû-ı hâli Hadîce'ye naklederek "Kendimden korktum." dedi. Hadîce radiya'llâhu anhâ: "Öyle deme, Allâh'a kasem ederim ki Allâhu (Zü'l-Celâl) hiç bir vakit seni utandırmaz (mahzûn etmez). Çünkü sen akrabâna bakarsın, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin, fakîre verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misâfiri ağırlarsın, Hak yolunda zuhûr eden havâdis ve mühimmâtda (halka) yardım edersin." Bundan sonra Hadîce (radiya'llâhu anhâ) Hazret-i Resûl-i Ekrem'i (salla'llâhu aleyhi ve sellem) birlikte alıp ammizâdesi Veraka b. Nevfel b. Esed b. Abdü'l-Uzzâ'ya götürdü. Bu zât, zamân-ı Câhiliyyette dîn-i Nasrâniyyete dâhil olmuş bir kimse olup İbrânîce yazı bilir ve İncil'den meşiyyet-i İlâhiyye taallûk ettiği mikdârda öteberi yazardı. Veraka gözlerine amâ târî olmuş bir pîr-i fânî idi. Hadîce radiya'llâhu anhâ Veraka'ya: "Amûcam-oğlu, dinle de bak, kardeşinin oğlu ne söylüyor." dedi. Veraka: "Ne var kardeşimin oğlu?" diye sorunca Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem gördüğü şeyleri kendisine ihbâr etti. Bunun üzerine Veraka dedi ki "Bu gördüğünü, Allâhu Teâlâ'nın Mûsâ (salla'llâhu aleyhi ve sellem) ya tenzîl ettiği Nâmûs (-ı Ekber)dır. (Yâni Sâhib-i Sırr-ı Vahiydir.) Âh keşki senin da'vet günlerinde genç olaydım. Kavmin seni çıkaracakları zaman keşki ber-hayât olsam!". Bunun üzerine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Onlar beni çıkaracaklar mı ki?" diye sordu. O da: "Evet. (zîrâ) Senin gibi bir şey getirmiş (yâni vahiy tebliğ etmiş) bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şâyed senin da'vet günlerine yetişirsem sana son derecede yardım ederim." cevâbını verdi. Ondan sonra çok geçmedi. Veraka vefât etti. (Ve o esnâda) Fetret-i vahiy vukû' buldu (yâni bir müddet için vahiy inkıtâa uğradı.) 3

TECRÎD'İN METNİ Fetret-i vahy FETRET-İ VAHY;MUDDESSİR SURESİNİN İLK BEŞ ÂYET-İ KERÎMESİNİN NÜZÛLU HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ
Câbir b. Abdullâh (O da hadîs-i sâbıkı rivâyet edip) şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem fetret-i vahiyden bahsederken söz arasında buyurdu ki: "Ben (bir gün) yürürken birdenbire gökyüzü tarafından bir ses işitttim. Başımı kaldırdım. Bir de baktım ki Hırâ'da bana gelen Melek (yâni Cibrîl aleyhi's-selâm) semâ ile arz arasında bir kürsî üzerinde oturmuş. Pek ziyâde korktum. (Evime) dönüp: beni örtün, beni örtün, dedim. Bunun üzerine Allâhu Teâlâ Hazretlerinin ... Âyât-ı Kerîmesini inzâl etti. Artık vahiy kızıştı da ardı arası kesilmedi. 4

TECRÎD'İN METNİ Acele etmek;Cebrâil (A.S)'ın Hz. Peyganber'e Kun'ân-ı Kerîm öğretmesi;Hadiste teselsül;Hz. Peygamber'in mektupları KIYAME SURESİNİN 16, 17, 18, 19 NOLU ÂYET-İ KERÎMELERİNİN TEFSÎRİ HAKKINDA İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem tenzîl olunan Âyât-ı Kerîme (nin zabtı yüzün)den güçlük çekerler ve bundan dolayı çok kereler mübârek dudaklarını kımıldatırlardı. Bunu söylerken İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ: "İşte bak Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem dudaklarını nasıl kımıldatıyor idiyse ben de (sana) öylece kımıldatıyorum." da demiş. Bunun üzerine Allâhu Teâlâ Hazretleri ona ... Âyât-ı Kerîme'sini inzâl eyledi. ... Kur'ânı senin sadrında cem' edip Onu okuyabilmen bize âitdir.", ... "Kur'ân'ı (lisân-ı Cibrîl ile) sana okuduğumuzda Onu dinle ve (sükût ederek) Ona kulak ver.", ... "Ondan sonra da Onu (dürüst) okumanı biz tekeffül ederiz." demektir. İşte bundan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e ne zaman Cibrîl (aleyhi's-selâm) nâzil olursa sükût buyurup onu dinlerlerdi. Cibrîl (aleyhi's-selâm) gidince getirmiş olduğu Âyât-ı Kerîme'yi o nasıl tilâvet etmiş idiyse Nebîy- (yi Muhterem) salla'llâhu aleyhi ve sellem de öylece tilâvet ederdi. 5

TECRÎD'İN METNİ Cebrâil (A.S)'ın Hz. Peyganber'e Kun'ân-ı Kerîm öğretmesi;Hz. Peygamber'in cömertliği RESULULLÂH HALKIN EN CÖMERDİ İDİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem halkın en cömerdi idi. En cömerd olduğu zamân da Ramazan'da idi ki (bu ây) Cibrîl aleyhi's-selâm kendisine çokca mülâkî olduğu zaman idi. Cibrîl (aleyhi's-selâm) Ramazanın her gecesinde Zât-ı Şerîf'lerine mülâki olur, kendisiyle Kur'ân-ı Kerîm'i müdârese ve müzâkere ederdi. İşte bundan dolayı Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (ibzâl-i) hayrda (esmesi) mâniaya uğramayan (mübârek) rüzgârdan daha cömerd idi. 6

TECRÎD'İN METNİ Besmele;Hz. Peygamber'in Peygamberlikten önceki vasıfları;Hz. Peygamber'in tebliğleri RUM KAYSERİ HİRAKL'İN EBÛ SÜFYÂN VE ARKADAŞLARI İLE PEYGAMBERİMİZ VE MÜSLÜMANLAR HAKKINDA GÖRÜŞMESİNE DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ;RESÛL-İ EKREM'İN RUM KAYSERİ HİRAKL'E GÖNDERDİĞİ MEKTÛB-İ ŞERÎF
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Ebû Süfyân b. Harb bana haber verdi ki gerek kendisiyle, gerek küffâr-ı Kureyş ile Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (Hudeybiyye sulhiyle) akdeylediği mütâreke müddeti içinde ticâreti için Şam'a giden bir Kureyş kâfilesi içinde bulunduğu sırada (Kayser-i Rûm) Hirakl tarafından da'vet olunmuş. Ebû Süfyân ile rüfekâsı Hirakl'in nezdine gelmişler. (O zaman) Hirakl ile etbâı, İlyâ (yâni Beytü'l-Makdis) de imiş. Uzemâ-yı Rûm, yanında iken Kayser bunları meclisine çağırmış. Huzûruna celb ve tercümânın gelmesini emretmiş. Tercümân: "Peygamberim diyen bu zâta neseben en yakın olan hanginizdir?" diye sormuş. -Ebû Süfyân der ki "Neseben en yakınları benim." dedim. Bunun üzerine Hirakl: "Onu bana yakın getiriniz. Arkadaşlarını da yakına getiriniz. Lâkin arkasında dursunlar." dedi. Ondan sonra tercümânına dönüp dedi ki bunlara söyle, ben bu zât hakkında bu adamdan (bâzı şeyler soracağım. Bana yalan söylerse tekzîb etsinler. -Ebû Süfyân der ki "Va'llâhi arkadaşlarım yalanımı ötede beride söylerler diye utanmasaydım onun (yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) hakkında yalan uydururdum."- Ondan sonra bana ilk sorduğu şu oldu: "Sizin içinizde nesebi nasıldır?" "Onun içimizde nesebi pek büyüktür." dedim. "Sizden bu sözü, ondan evvel söylemiş (yâni ondan evvel da'vây-ı nübüvvet etmiş) hiç kimse var mıydı?" dedi. "Yoktu." dedim. "Âbâ ve ecdâdı içinde hiçbir melik gelmiş midir?" dedi. "Hayır." dedim. "Ona tâbi' olanlar halkın eşrâfı mı, yoksa zuafâsı mıdır?" dedi. "Halkın (eşrâfı değil) zuafâsıdır." dedim. "Ona tâbi' olanlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?" dedi. "Artıyorlar. (eksilmiyorlar)" dedim. İçlerinde onun dînine girdikten sonra beğenmemezlikten dolayı irtidâd eden var mıdır?" dedi. "Yoktur." dedim. "Şu dediğini demezden (yâni da'vetden) evvel hiç yalan ile ittihâm ettiğiniz var mıydı?" dedi. "Hayır." dedim. "Hiç gadreder mi?" (yâni nakz-ı ahd eder mi?)" dedi. "Hayır gadretmez, ancak biz şimdi onunla bir müddete kadar mütâreke hâlindeyiz. Bu müddet içinde ne yapacağını bilmiyoruz" dedim. Ebû Süfyân der ki bana (kendiliğimden) bir şey katmağa imkân verecek bu sözden başkasını bulamadım. "Onunla hiç mukâtele ettiniz mi?" dedi. "Evet ettik." dedim. "Onunla mukâtelâtınız (ın netâyici) nasıldır?" dedi. "Aramızda (tâli-i) harb nöbet iledir. Kâh o bizi izrâr eder, kâh biz onu izrâr ederiz." dedim. "Peki, size ne emrediyor?" dedi. "Bize yalnız Allâh'a ibâdet ediniz, hiçbir şeyi O'na şerîk etmeyiniz. Dedelerinizin ibâdet ettiğini terkediniz diyor. Bize namazı, (sadakayı, yâni zekâtı), sıdk ve afâfı, sıla-i rahmi emrediyor." dedim. Bunun üzerine tercümâna dedi ki ona söyle, nesebini sordum. İçinizde âlî neseb olduğunu beyân etsin. Peygamberler de (zâten) böyle kavimlerinin (Ashâb-ı) nesebi içinden ba's olunur. İçinizden bu sözü ondan evvel söylemiş hiçbir kimse varmıydı? diye sordum. Hayır dedin. Ondan evvel bu sözü söylemiş bir kimse olaydı bu da kendisinden evvel söylenmiş bir söze peyrev ol(mak iste)muş bir kimsedir diyebilirdim diye düşünüyorum. Âbâ ve ecdâdı içinde hiç bir melik gelmiş midir? diye sordum. Hayır dedin. Âbâ ve ecdâdından bir melik olaydı bu da babasının mülkünü istirdâda çalışır bir kimsedir diye hükmederdim diyorum. 7

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN
 İslâm esasları;Oruç;Zekât "İSLÂM BEŞ ŞEY ÜZERİNE BİNÂ OLUNMUŞTUR" HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İslâm beş şey üzerine binâ olunmuştur: Allâh'dan başka ilâl olmadığına ve Muhammed'in (salla'llâhu aleyhi ve sellem) Allâh'ın Resûlü olduğuna Şahâdet etmek, Namaz kılmak, Zekât vermek, Haccetmek, Ramazan orucunu tutmak. 8

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Hayâ ÎMÂNIN ŞU'BELERİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Îmân altmış bu kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir. 9

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Gerçek müslüman;Muhâcir PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN MÜSLÜMAN VE MUHÂCİR'İ TÂRİFLERİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Müslüman, dilinden, elinden müslümanlar selâmette kalan kimsedir. Muhâcir de Allâh'ın nehyettiğini terkedendir. 10

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Gerçek müslüman MÜSLÜMANLARIN HANGİSİ EFDALDİR Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: "Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler. 11

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Gerçek müslüman;Selâmlaşmak;Yoksulları doyurmak İSLÂM'IN EMRETTİĞİ HASLETLERİN EN HAYIRLISININ HANGİSİ OLDUĞU
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e biri: "İslâm'ın en hayırlısı hangisidir?" diye sordu. "İt'âm-ı taâm etmen ve tanıdığına, tanımadığına selâm vermendir." cevâbını verdiler. 12

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN İlk vahyin gelişi;Kendi istediğini başkaları için de istemek İSLÂM'IN EMRETTİĞİ HASLETLERİN EN HAYIRLISININ HANGİSİ OLDUĞU;(KÂMİL) ÎMÂNIN ŞARTLARI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdu ki: Hiç biriniz, kendiniz için arzu ettiğiniz kardeşiniz için de arzu etmedikce îmân etmiş olmaz. 13

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Hz. Peygamber'i sevmek PEYGAMBER (S.A. VE S.) E SEVGİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Nefsim yed-i kudretinde olan Allâhu Zü'l-Celâl'e kasem ederim ki hiç biriniz ben ona pederinden de, evlâdından da daha sevgili olmadıkca îmân etmiş olmaz. 14

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Hz. Peygamber'i sevmek PEYGAMBER (S.A. VE S.) E SEVGİ
Enes b. Mâlik Enes radiya'llâhu anh'den de bâlâdaki hadîs-i şerîf rivâyet edilmiş olup şu kadar ki sonunda "Pederinden, evlâdından ve bütün halkdan daha sevgili" ziyâdesi vardır. 15

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allah için sevmek;Allah sevgisi;Hz. Peygamber'i sevmek;Küfre dönmemek HALÂVET-İ ÎMÂNI TATMANIN YOLLARI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Kimde üç şey bulunursa halâvet-i îmânı tatmış olur. Allâh ile Resûlu'llâh kendisine mâadâlarından daha sevgili olmak; bir kimseyi sevmek, fakat yalnız Allâh için sevmek; (Allâh, onu küfürden kurtardıktan sonra) yine küfre dönmekten ateşe atılacakmışcasına hoşlanmamak. 16

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ensârı sevmek (KÂMİL) ÎMÂN İLE NİFÂKIN ALÂMETLERİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Kâmil) îmânın alâmeti Ensâr'a mehabbet, nifâkın alâmeti de Ensâr'a buğzetmektir. 17

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allâh'a şirk koşmamak;Bî'at;Çocukları diri diri gömmek;Hırsızlık;İftira etmek;İsyan;Zinâ AKABE-İ ÛLÂ (BİRİNCİ AKABE) BÎATI;RESÛLULLÂH (S.A. VE S.), ASHÂBINA, YAPABİLECEKLERİ AMELLERİ EMREDERDİ
Ubâde b. es-Sâmit (Akabe-i ûlâ gecesinde bîat eden ve on iki nakîbin biri bulunan) Ubâde b. es-Sâmit (el-Ensârî el-Bedrî) radiya'llâhu anh'den: Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, etrâfında Ashâbından bir cemâat mevcûd olduğu halde buyurdu ki: "Allâh'a (ibâdette) hiçbir şeyi şerîk etmemek, sirkat etmemek, zinâ eylememek, evlâdınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla (kimseyi) büthân etmemek, hiçbir (emr-i) ma'rûfda isyân etmemek üzere bana bîat ediniz (yâni benimle ahdediniz.) İçinizden sözünde duran olursa ecri (ve mükâfâtı) Allâh'ın zimmet-i fazl u keremindedir. Bu dediklerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyâda düçâr-ı ıkâb olursa bu ıkâb ona keffârettir. Bunlardan birini yapıp da yaptığı fi'li Allâhu Teâlâ setrederse işi Allâh'a kalır: İsterse onu afv, dilerse onu ıkâb eder." Biz de bu şart üzere ona (yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e) bîat ettik. 18

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Fitneden kaçmak RESÛLULLÂH (S.A. VE S.), ASHÂBINA, YAPABİLECEKLERİ AMELLERİ EMREDERDİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Çok sürmez (öyle fenâlıklar tahaddüs edecek ki) bir Müslümanın en hayırlı malı -kendi dînini fitnelerden selâmete çıkarmak için- dağ başlarında gezdirip (birikmiş) yağmur suyu başlarında güttüğü davarlar (dan ibâret) olacaktır. 19

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  RESÛLULLÂH (S.A. VE S.), ASHÂBINA, YAPABİLECEKLERİ AMELLERİ EMREDERDİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Ashâbına emrettiği zaman (dâimâ) ellerinden gelebilecek amelleri emrederdi. (O zaman Ashâb-ı Kirâm'ı): "Yâ Resûlâ'llâh, biz Senin gibi değiliz. Allâhu Teâlâ Senin olmuş ve olacak günahlarına meydan vermemiştir." derlerdi de (âsâr-ı) gazab vech-i mübârekinde belirecek kadar kızar ve ondan sonra da: "En ziyâde sâhib-i takvânız, Allâh'ı en çok bileniniz şüphesiz ki benim." buyururlardı. 20

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  MÜ'MİNİN EBEDİYYEN CEHENNEM'DE KALMIYACAĞINA DÂİR EBÛ SAÎD HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ehl-i Cennet Cennet'e, ehl-i Dûzah Dûzah'a girdikten sonra Allâhu Teâlâ Azze ve Celle: "Kimin kalbinde bir hardal tânesi ağırlığınca îmân varsa (ateşden) çıkarınız." diye ferman buyuracaktır. Bunun üzerine (bu gibiler) simsiyah kesilmiş oldukları halde çıkarılıp Nehr-i hayât (yâhud Nehr-i hayâ, yâhud da Nehr-i hayâ') içine atılacaklar ve (orada) sel uğrağında kalan yabânî reyhan tohumları nasıl (sür'atle) biterse öylece biteceklerdir. Görmezmisin, bunlar (ne güzel) sapsarı olarak (ve iki tarafına) salınarak sürer? 21

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Rüyâ PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN "...HAYÂ ÎMANDANDIR." HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Uyuduğum esnâda gördüm ki halk bana arzolunuyordu. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi memelere varıyor, kimi daha kısa idi. Ömer b. el-Hattâb da bana arzolundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı. "Yâ Resûlâ'llâh, bunu ne ile te'vîl (yâni ta'bîr) ettin?" diye sordular. "Dîn ile." cevâbını verdi. 22

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Hayâ PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN "...HAYÂ ÎMANDANDIR." HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) Ensâr'dan bir kimsenin yanından geçiyordu. Ensârî, kardeşini hayâdan menediyordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Ona ilişme. Hayâ îmândandır." buyurdu. 23

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Zekât EHL-İ KÜFÜR İLE, KÜFÜRLERİNDEN DÖNÜNCEYE KADAR, MUHÂREBE ETMENİN FARZİYETİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh'dan başka hak İlâh olmadığına ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduğuna (zâhirde) şahâdet, salâtı ikâme, zekâtı edâ edinceye kadar nâs ile muhârebe etmek bana emrolundu. Onlar, bunları yapınca -müslümanlık hakkının muktezâsı (olan hudûd) müstesnâ- hakk-ı İslâm olmak üzere canlarını ve mallarını benim elimden kurtarırlar. (bâtınlarından dolayı olan) hesaplarına gelince o (hesâbı görmek) Allâh'a kalmıştır. 24

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allah yolunda savaş;Allâh'a îman;Amellerin efdâli;cihat;Hacc-ı Mebrûr AMELLERİN EN FAZÎLETLİSİNİ BEYÂNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh sall'llâhu aleyhi ve sellem'e: "Amelin hangisi efdâldir?" diye sordular. "Allâha ve Resûlüne îmân." buyurdu. "Ondan sonra hangisi?" dediler. "Allah yolunda cihâd." buyurdu. "Ondan sonra da hangisi?" diye sordular. "Makbûl (olmuş, içine günah ve riyâ karışmamış) Hac." cevâbını verdi. 25

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Düşündüğünü açıkça söylemek;İman-İslâm MASLAHATA BİNÂEN İYİLİK YAPMANIN MEŞRÛİYETİNE DÂİR SA'D İBN-İ EBÎ VAKKÂS HADÎSİ
Sa'd b. Ebî Vakkâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Müellefetü'l-Kulûb'dan) bir takım kimselere (dünyâlık) veriyordu. Bu, Sa'd da (orada) oturuyordu. Derken Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem içlerinden en ziyâde beğendiğim birini bıraktı. (Bir şey vermedi.) Bunun üzerine: "Yâ Resûlâ'llâh, filânı ne için bıraktın? Vallâhi onu ben mü'min biliyorum." dedim. "Öyle deme, Müslim (de.)" buyurdu. Bir müddet sustum. Nihâyet o adam hakkındaki ilmim bana galebe etti de (dayanamadım,) yine sözümü tekrâr ederek: "Filânı niçin mahrum bıraktın? Vallâhi onu ben, mü'min biliyorum." dedim. Yine "Öyle deme, müslim (de.)" buyurdu. Ben yine sustum. Lâkin o adam hakkındaki ilmim bana galabe etti. (Dayanamadım,) sözümü tekrâr ettim. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem yine o sözü tekrâr ettikden sonra buyurdu ki: Ey Sa'd, bir adama, Allah onu yüzü koyu ateşe atmasın diye başkasını daha ziyâde sevdiğim halde atâ (ve ihsân) 'da bulunduğum olur. 26

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Kadınların kocasına karşı vazifeleri;Nankörlük KADINDA KÜFRAN DUYGUSUNUN GÂLİP OLDUĞUNA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Bana Cehennem gösterildi. Bir de gördüm ki ehl-i Cehennem'in ekseri kadınlardır. Onlar küfrederler." (bunun üzerine): "(Yâ Resûlâ'llâh,) Allâh'a mı küfrederler?" diye soruldu. (Cevâben) buyurdu ki: Onlar kocalarına (karşı) küfrân ederler. İhsâna (karşı) küfrân ederler. Birisine dünyâ, dünyâ oldukça ihsân etsen de sonra senden (hoşuna gitmiyen) bir şey görse "Ben senden hiç bir hayır görmedim." der. 27

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Din kardeşliği HER HANGİ BİR KİMSEYE KÖTÜ SÖZ SÖYLEMENİN NEHYİNE DÂİR EBÛ ZER HADÎSİ Ebû Zerr-i Gıfârî Şöyle demiştir: (Bir kere) bir adamla sövüştük de onu anasından dolayı ayıpladımdı. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bana buyurdu ki: Ey Ebû Zer, onu sen anasından dolayı mı ayıplıyorsun? (Demekki) sen, içinde (henüz) Câhiliyyet (ahlâkı) kalmış bir kimse imişsin. (Ondan sonra buyurdu ki:) Zîr-i destânınız, sizin öyle kardeşlerinizdir ki Allâhu Teâlâ onları sizin yed (mülk ve kudret) inize tevdî' etmiştir. Her kimin eli altında kardeşi bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmiyecek (zahmetli) bir iş yüklemeyiniz. Şâyed yüklerseniz onlara yardım ediniz. 28

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Adam öldürmek KATLİN VE KATLE TEŞEBBÜSÜN NEHYİNE DÂİR EBÛ BEKRE HADÎSİ
Ebû Bekre Nufey' b. Hâris Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, "İki müslüman kılıçlariyle karşılaştıkları zaman kâtil de maktûl de Cehennem'dedir." buyuruyordu. "Yâ Resûlâ'llâh, kâtil böyle, ya maktûle ne oluyor?" diye sordum. "(Maktûl) arkadaşını öldürmeğe harîs idi de ondan." buyurdu. 29

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Şirk LOKMAN SURESİNİN 31 NOLU ÂYET-İ KERÎMESİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: ... Âyet-i Kerîme'si nâzil olduğu zaman Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Ashâb'ı "Hangimiz nefsine zulmetmemiştir?" dediler. Bunun üzerine ... Âyet-i Kerîme'is nâzil oldu. 30

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ahdi bozmak (ahde vefâsızlık);Emânete hıyânet;Münâfığın alâmetleri;Verdiği sözü tutmamak;Yalancılar MÜNÂFIK'IN ALÂMETLERİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE VE ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Münâfık'ın alâmetleri üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va'd ettiği vakit sözünde durmaz. Kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyânet eder. 31

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ahdi bozmak (ahde vefâsızlık);Emânete hıyânet;Husumet;Münâfığın alâmetleri;Verdiği sözü tutmamak;Yalancılar MÜNÂFIK'IN ALÂMETLERİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE VE ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSLERİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Dört şey, her kimde bulunursa hâlis münâfık olur. Her kimde bunların bir parçası bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münâfıklıkdan bir haslet kalmış olur. (Bunlar da) kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyânet etmek, söz söylerken yalan söylemek, ahdettiğinde ahdini tutmamak, husûmet (iddiâ ve mürâfaa) zamânında da hakdan ayrılmaktır. 32

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Kadir gecesi KADİR GECESİ'NİN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Îmânından dolayı ve (yalnız Allâh'dan ecrini umarak) li-vechi'llâh her kim Kadir Gecesi'ni tâatla geçirirse geçmiş günahları mağfûr olur. 33

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  CİHÂD'IN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâhu Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri kendi yolunda (cihâda) çıkan kimseye: "Onu (evinden) çıkaran şey yalnız bana îmân ve Peygamberlerimi tasdîk ise nâil olduğu ecir veya ganîmetle (sâlimen yurduna) geri getireyim, yâhud da Cennet'e ithâl edeyim." diye tekeffül etmiştir. Ümmetime meşakkate bâis olacağını bilmesem hiç bir seriyye (yâni cihad müfrezesine refâkat etmek) den geri kalmazdım. Allah bilir ki Allah yolunda katlolunup dirilmeyi, ondan sonra katlolunup dirilmeyi, ondan sonra katlolunmayı ne kadar isterdim! 34

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ramazan ibâdeti RAMAZAN'IN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSLERİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim Ramazan'da îmânı sebebiyle ve (ecrini yalnız Allah'dan umarak) li-vechi'llâh (Terâvih ve sâire gibi) namaz kılarsa geçmiş günahları mağfûr olur. 35

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Oruç RAMAZAN'IN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim Ramazan orucunu îmânı sebebiyle ve (yalnız Fazl-ı İlâhî'yi umarak) li-vechi'llâh tutarsa geçmiş günahları mağfûr olur. 36

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Îtidâlli hareket;Kolaylık göstermek İSLÂM KOLAYLIK DÎNİDİR
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Bu din (ayni) yüsürdür. Hiçbir kimse yoktur ki (bu) din hususunda (amellerim eksiksiz olsun diye) kendini zorlasın da din, ona galebe etmesin (ve ezilip büsbütün amelden kesilmesin). Öyle olunca ortalama gidin. (Matlûbunuz olan ameli tamam îfâ edemediğiniz vakit de O'na şükretmekle kanâat ediniz. Böyle yaparsanız) size müjde olsun (amelin azına da pek çok ecir verilir.) (Yola çıkarken) sabah, akşam seferinden, biraz da gece yürüyüşünden istiâne ed(iniz de kendinizi yokmay)iniz. 37

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ehl-i kitap;Kıble KIBLENİN TAHVÎLİ HAKKINDA BERÂ' HADÎSİ
Berâ' b. Âzib Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Medîne'ye ilk teşrîfinde Ensâr'dan olan ecdâd (ı, yâhud diğer lâfza göre dayıları yurd) ına misâfir oldu ve on altı, on yedi ay Beytü'l-Makdi'se doğru namaz kıldı. Halbuki kıblesinin Beytü'l-Harâm'a doğru olmasını arzu ederdi. (Kâ'be'ye müteveccihen) ilk kıldığı namaz İkindi namazı olmuştu. Bir cemâat de onunla birlikte kıldılar. Ondan sonra birlikde namaz kılanlardan biri (namazdan) çıktı. Mescidin birinde bulunan bir cemâate namazdalar iken yolu uğradı. (onlara): "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte Mekke'ye doğru namaz kıldığıma Allah için şahâdet ederim." deyince (namazlarını bozmadan) oldukları gibi Beyt-i Şerîf'e döndüler. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Beyt-i Makdis'e doğru namaz kıldıkları sırada Yahûdîlerle (diğer) Ehl-i Kitâb ondan hoşlanırlardı. Beyt-i Şerîfe doğru yüzünü döndürünce bu fi'lini beğenmediler. -Berâ' b. Âzib radiya'llâhu anh bu hadîsinde diyor ki: Kıble tahvîl edilmeden evvel (ilk) kıbleye doğru (namaz kılarak) vefât etmiş, katlolunmuş kimseler de vardı. Bunlar hakkında nasıl bir hüküm vereceğimizi bilemedik. 38

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Güzel ahlâk;İyiliğin mükâfâtı MÜSLÜMAN OLMANIN, KÜFÜR HÂLİNDE İŞLENEN GÜNAHLARI GİDERECEĞİNE DÂİR EBÛ SAÎD HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Bir kul Müslüman olursa, İslâm'ı sağlama olursa Allâhu Teâlâ (Hazretleri) evvelce kendisinden sâdır olmuş her seyyiesini tekfîr eder (yâni örter). Ondan sonra sıra kısâsa (yâni mükâfât ve mücâzâta) gelir: Bir hasene ondan yedi yüz kat büyük hasene ile, bir seyyie ise (yalnız kendi) misli (derecesinde mücâzât) ile karşılanır. Meğer ki o seyyieyi Allah affede. 39

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Tâatte devam AMELİN -AZ DA OLSA- DEVAMLI OLANININ FAZÎLETİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Yanımda bir kadın varken Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem hücreme girdi. "Bu kadın kimdir?" diye sordu. "Filâncadır." dedim. Ve kıldığı namaz(lar)ı anlatmağa başladım. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ise "(Bu sözü) bırak. (Dâimâ) elinizden gelecek şeyleri yapınız. Yoksa Allâh hakkı için siz usanmadıkca Allah usanmaz." buyurdu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in en ziyâde sevdiği din (yâni tâat), sâhibi tarafından devâm üzere yapılanlar idi. 40

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN İman-İslâm ÎMÂNIN ZİYÂDE VE NOKSAN KABÛL ETTİĞİNE VE MÜ'MİNİNİN CEHENNEMDE EBEDİYYEN KALMIYACAĞINA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Lâ İlâhe İllâ'llâh deyib de kalbinde bir arpa ağırlığınca hayır (yâni îmân) bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. Lâ İlâhe İllâ'llâh deyib de kalbinde bir buğday ağırlığınca hayır (yâni îmân) bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. Lâ İlâhe İllâ'llâh deyip de kalbinde bir zerre ağırlığınca hayır (yâni îmân) bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. 41

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  MAİDE ÜÇ NOLU ÂYET-İ CELÎLESİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ HAKKINDA HAZRET-İ ÖMER HADÎSİ
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Tâife-i Yehûddan bir kimse ona: "Yâ Emîre'l-Mü'minîn, sizin Kitâbınızda okumakda olduğunuz bir âyet var ki biz Yahûdîlere nâzil olmuş olaydı yevm-i nüzûlünü bayram ederdik." demiş. (Ömer radiya'llâhu anh.): "Hangi âyettir o?" diye sormuş. (Yahûdî) ... cevâbını vermiş. (Bunun üzerine) Ömer (radiyallahu anh) demiş ki biz, bu Âyet-i Kerîme'nin nâzil olduğu günü de yeri de (hakkıyle) biliyor (,kıymetini takdîr ediyor)uz. (Bu Âyet-i Kerîme) Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e bir cum'a günü Arefe'de (vakfede) kâim iken nâzil olmuştur. 42

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Farzları edâ;İslâm esasları;Nâfile ibâdet;Namaz kılmak;Oruç;Zekât İSLÂM'IN TEMELLERİNİ BİLDİREN TALHA HADÎSİ
Talha b. Ubeydi'llâh Şöyle demiştir: Necid ahâlîsinden saçı, darmadağın (fakîr) bir kimse (huzûr-ı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e geldi. Uzaktan sesini karmakarışık duyuyor, fakat ne söylediğini anlamıyorduk. Nihâyet yaklaştı. Meğer İslâm'ın ne olduğunu soruyormuş. (Bu suâline karşı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bir gün, bir gece içinde beş namaz." buyurdu. (Adamcağız): "Üzerimde bu namazlardan başkası da olacak mı?" diye sordu. "Hayır, meğer ki tatavvu' edersin (yâni kendiliğinden kılasın.)" cevâbını verdi. Ondan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bir de Ramazan orucu." buyurdu. (Adamcağız yine): "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. O da : "Hayır. Meğer ki tatavvu' edesin." cevâbını verdi. -Talha radiya'llâhu anh der ki: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, zekâtı da ona söyledi. (Adamcağız, yine): "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. yine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Hayır, meğer ki tatavvu' edesin." cevâbını verdi. Bunun üzerine (Necid'li fakîr): "Vallâhi bundan ne artık, ne eksik bir şey yapacak değilim." diyerek ve arkasını dönerek gitti. (Bunu duyunca) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Eğer doğru söylüyorsa felâh buldu gitti." buyurdu. 43

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Cenâze namazı;Cenâzeye gitmek CENÂZE TÖRENİNE KATILMANIN VE NAMAZINI KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim îmânı sebebiyle ve (ecrini yalnız Allah'dan umarak) li-vechi'llâh bir müslümân cenâzesi arkasından gider ve üzerine namaz kılıp defninden ferâgat edilinceye kadar berâber bulunursa iki kîrât ecir ile döner ki kîrâtların her biri Uhud (dağı) gibidir, her kim o cenâze üzerine namaz kılar da defnolunmadan evvel dönerse (yalnız) bir kîrât ecir ile dönmüş olur. 44

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Adam öldürmek;Müslümana söğmek MÜSLÜMANA SÖVMENİN VE ONUNLA DÖĞÜŞMENİN NEHYİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Müslümana sövmek fısk, onunla kıtâl etmek küfürdür." buyurdu. 45

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Kadir gecesi;Nizâ (anlaşmazlık) KADİR GECESİ'Nİ RAMAZAN'IN YİRMİSİNDEN SONRAKİ GECELERDE ARAMAK
Ubâde b. es-Sâmit Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere (Hâne-i Saâdetinden) çıktı. Derken Müslümanlardan iki kişi kavga ettiler. Buyurdular ki: Ben, size Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere çıkmıştım. Filân ile filân kavga ettiler de (ona dâir olan bilgi) ref' olundu. İhtimâlki de hakkınzda bu daha hayırlıdır. Artık siz, Kadir Gecesi'ni (yirmiden sonraki) yedinci veya dokuzuncu veya beşinci gecelerde arayınız. 46

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allâh'a şirk koşmamak;İhsan;İman-İslâm;Kıyâmet alâmetleri;Rü'yetullah;Zekât HALKA DİNLERİNİ ÖĞRETMEK İÇİN GELEN CİBRÎL İLE PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN KONUŞMASI (İHSÂN HADÎSİ)
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Bir gün Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem açıkta oturuyordu. (yanına) biri gelip: "Îmân nedir?" diye sordu. "Îmân; Allâha, Meleklerine, Allâh'a mülâkî olmağa (yâni Rü'yetu'llâh'a), Peygamberlerine inanmak, kezâlik (öldükten sonra) dirilmeğe inanmaktır." cevâbını verdi. "Ya İslâm nedir?" dedi. "İslâm; Allâh'a ibâdet edip (hiçbir şeyi) O'na şerîk ittihâz etmemek, namazı ikâme ve farz edilmiş zekâtı edâ etmek, Ramazanda da oruç tutmaktır." buyurdu. (Ondan sonra) "Ya ihsân nedir?" diye sordu. "Allâh'a sanki görüyormuş gibi ibâdet etmendir. Eğer sen, Allâh'ı görmüyorsan şüphesiz O, seni görür." buyurdu. "Kıyâmet ne zaman?" dedi. (Bunun üzerine) buyurdu ki: "Bu mes'elede sorulan, sorandan daha âlim değildir. (Şu kadar var ki Kıyâmet'den evvel zuhûr edecek) alâmetlerini sana haber vereyim: Ne zaman (satılmış) câriye, sâhibini (yâni efendisini) doğurur, kim idikleri belirsiz deve çobanları (yüksek) binâ kurmakta birbiriyle yarışa çıkarlarsa (Kıyâmet'den evvelki alâmetler görünmüş olur. Kıyâmet'in vakti) Allâh'dan başka kimsenin bilmediği beş şeyden biridir." Ondan sonra Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem ... Âyet-i Kerîme'sini tilâvet buyurdu. Sonra (gelen adam) arkasını döndü (gitti). Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem "Onu çevirin." diye emrettiyse de izini bulamadılar. Bunun üzerine buyurdu ki işte bu, Cibrîl (aleyhi's-selâm)dir. Halka dinlerini öğretmek için geldi. 47

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Şüpheli şeylerden kaçınmak ŞÜPHELİ ŞEYLERDEN KAÇINMAĞI TERGÎB EDEN NU'MÂN İBN-İ BEŞÎR HADÎSİ
Nu'mân b. Beşîr Şöyle demiştir: (kulağımla) işittim, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Helâl belli, harâm da bellidir. İkisi arasında da (helâl mi, harâm mı belli olmayan bir takım) şüpheli şeyler vardır ki çok kimseler onları bilmezler. Şüpheli şeylerden her kim sakınırsa ırzını (yâni haysiyetini) da, dînini de kurtarmış olur. Her kim şüpheli şeylere dalarsa (içine girmek yasak olan beylik) koru etrâfında (davarlarını) otlatan bir çoban gibi çok sürmez içeriye dalabilir. Haberiniz olsun, her Pâdişâhın (kendine mahsûs) bir korusu olur. Gözünüzü açın, Allâh'ın yeryüzündeki korusu da harâm ettiği şeylerdir. Âgâh olunuz, cismin içinde bir lokmacık et (parçası) vardır ki iyi olursa bütün cesed iyi olur, bozuk olursa bütün cesed bozulur. İşte o (et parçası) kalbdir. 48

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allâh'a îman;Elçilik;Hz. Peygamber'e gelen elçiler;İçki;Zekât NİYYET HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Abdü'l-Kays Vefd'i (Bahreyn taralarından) Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in huzûruna geldikleri zaman: "Siz kimlerdensizin?" yâhud "Nerenin vefdisiniz?" diye sordu. "Biz Rebîa (kabâilin) danız." dediler. "Hoş geldiniz. (Allâh sizi) utandırmasın, pişmân etmesin." buyurdu. Bunun üzerine "Yâ Resûlâ'llâh, biz sana yalnız şehr-i Harâm'da gelebiliriz. (Bilirsin ki) aramızda kâfir olan (kabâil-i) Mudar'dan şu cemâat vardır. O halde bize kesdirme bir şey emret de geride kalanlarımıza haber verelim, o sebeple de Cennet'e girelim." dediler. (Nebî aleyhi's-salâtü ve's-selâm'a) içkileri (yâhud içki kaplarını) de sordular. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) onlara dört şey emretti, dört şeyden de nehyetti. Onlara yalnız Allâh'a îmân ile emrettikten sonra "Bilirmisiniz yalnız Allâh'a îmân etmek ne demektir?" diye sordu. "Allâh ve Resûlü a'lemdir." dediler. "Allâh'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduğuna şahâdet, Namaz'ı ikâme, Zekât'ı edâ etmek, Ramazan orucunu tutmak, ganîmetin humsunu vermektir." buyurdu. Kezâlik onları (dört şeyden, yâni) hantem, dubbâ', nakîr, müzeffet (denilen kaplara hurma, yâhud üzüm şırası koymak)den nehyetti. (İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ'nın) müzeffet yerine mukayyer dediği de mervîdir. 49

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Âile nafakası;Hicret;Niyet NİYYET HADÎSİ
Ömer b. el-Hattâb ... hadîs-i şerîfi rivâyet olunuyor ki kitabın evvelinde zikrolundu. Ancak burada ... dan sonra ... ziyâdesi vardır. Hadîs'in bakiyyesi bu ziyâdeden sonra serdedilmiştir ki ziyâdenin ma'nâ-yı şerîfi: "Her kimin hicreti Allâh'a ve Resûlüne müteveccih ise hicreti, Allâh'a ve Resûlüne müntehîdir." olmuş olur. 50

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  ÇOLUK ÇOCUĞUNUN GEÇİMİNİ SAĞLAMAK İÇİN ÇALIŞMANIN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ MES'ÛD HADÎSİ
Ebû Mes'ûd Ukbe İbn-i Amr Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Bir kimse, ıyâline li-vechi'llâh (yâni ecrini yalnız Allah'dan umarak) infâk etse bu nafakası kendisi için (sevâbca) sadaka (gibi) olur. 51

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Namaz kılmak;Nasîhat;Zekât DÎNİN NASÎHATTAN İBÂRET BULUNDUĞUNA DÂİR CERÎR HADÎSLERİ
Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e namazı ikâme etmek, zekât vermek, her müslümana hayırhâh (ve gıl ve ğışden âzâde) olmak üzere bîat ettim. 52

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Bî'at;Nasîhat DÎNİN NASÎHATTAN İBÂRET BULUNDUĞUNA DÂİR CERÎR HADÎSLERİ Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gelip: "(Yâ Resûlâ'llâh), Sana Müslümân olmak üzere bîat edeceğim." dedim. Şart ettiği şeyler meyânında her Müslümân'a hayırhâh (ve gıll ü ğışdan âzâde) olmağı da şart etti. Ben de bu şart üzerine bîat ettim. 53

KİTÂBÜ'L-İLİM
Emâneti ehline vermek;İlim meclisi;Kıyâmet alâmetleri;Konuşanın sözünü kesmemek İŞİN EHLİ OLMAYANA VERİLMESİNİN KIYÂMET ALÂMETLERİNDEN OLDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Meclisin birinde Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem huzûrundakilere söz söylerken nâgehân bir a'râbî gelip "Kıyâmet ne zamandır?" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (sözünü kesmeyip) devam buyurdu. Oradakilerin kimi (kendi kendine): "(A'râbînin) ne dediğini işitti, amma suâlinden hoşlanmadı."; kimi de: "Belki işitmedi." diye hükmetti. Nihâyet (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) sözünü bitirince gâlibâ "O Kıyâmeti soran nerede?" diye (yâni bunu gibi bir lâfz ile) suâl buyurdu. (A'râbî): "İşte ben, yâ Resûlâ'llâh." dedi. (Bunun üzerine) "Emânet zâyi' edildi mi, Kıyâmete intizâr et." buyurdu. Yine (a'râbî): "Emâneti zâyi' etmek nasıl olur?" diye (tekrar) sorunca: "İş, nâ ehle tevcîh edildi mi, Kıyâmet'e intizâr et." buyurdu. 54

KİTÂBÜ'L-İLİM Abdesti güzel almak;Hataları söylemek ABDESTİ EKSİK OLANLARA PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN İNZÂRI
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Ettiğimiz yolculukların birinde Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem geride kalmıştı da bize (sonradan) yetişmiş idi. (O sırada) namaz vakti girmiş idi. Biz de abdest alıyorduk. Ayaklarımızı mesh (eder gibi az su ile yıkamağa) başladık. (Bu hâli görünce) en dik sesi ile iki veya üç kere: "Cehennem'de yanacak ökçelere yazık!" diye nidâ buyurdu. 55

KİTÂBÜ'L-İLİM Hurma Ağacı;Kâmil mü'min RESÛL-İ EKREM'İN YAPRAĞINI DÖKMEYEN HURMA AĞACINI MÜSLİM (-İ KÂMİL)E TEŞBÎHİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Ağaçların içinden bir nev'i vardır ki yaprağı düşmez. O ağaç, müslim (-i kâmil)in benzeridir. Nedir o? Söyleyin." oradakiler kırlardaki ağaçları saymağa daldılar. -Abdu'llâh (İbn-i Ömer) der ki bunun hurma ağacı olduğu hatırıma geldiyse de (söylemeğe) utandım. Ondan sonra: "Yâ Resûlâ'llâh, bize söyle nedir?" diye sordular. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem): "Hurma ağacıdır." cevâbını verdi. 56

KİTÂBÜ'L-İLİM Bilmediğini sormak;Hz. Peygamber'in tebliğleri;Namaz kılmak;Oruç;Zekât PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN DIMÂM İBN-İ SA'LEBE'YE, RİSÂLET, NAMAZ, ORUÇ VE SADAKA HAKKINDA SORDUĞU SORULARA VERDİĞİ CEVAPLAR
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (bir kere) Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte oturduğumuz sırada deve üstünde biri gelip devesini mescid(in kapısınd)e çökerttikten sonra bağladı. Ondan sonra "Hanginiz Muhammed'dir?" diye sordu. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Ashâbı) arasında dayanmış oturuyordu. "İşte dayanmış olan şu beyaz kimsedir." dedik. Adamcağız: "Ey Abdü'l-Muttalib'in oğlu!" diye hitâb etti. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem "Seni dinliyorum." buyurdu. "Ben sana bâzı şeyler soracağım. Amma soracaklarım (pek) ağırdır. Gönlün benden incinmesin." dedi. Nebiyy-i Efham salla'llâhu aleyhi ve sellem "Aklına geleni sor." buyurdu. "Senin ve senden evvelkilerin Rabbi aşkına (söyle) bütün halka seni Allâh mı gönderdi?" dedi. "Evet." buyurdu. "Allâh aşkına (söyle) bir gün bir gece içinde beş vakit namaz kılmayı sana Allâh mı emretti?" dedi. "Evet." buyurdu. "Allâh aşkına (söyle) senenin şu (ma'lûm) ayında oruç tutmayı sana Allâh mı emretti?" dedi, "Evet." buyurdu. (yine): "Allâh aşkına şu (ma'lûm olan) sadakayı zenginlerimizden alıp fukarâmıza dağıtmayı sana Allâh mı emretti?" dedi. Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem (buna da) "Evet." buyurunca adamcağız: "Sen ne getirdin ise ben ona îmân ettim. Kavmimin geride kalanlarına da elçi benim. Ben, Sa'd b. Bekr kabîlesinden Dımâm b. Sa'lebe'yim." dedi. 57

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in mektupları PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KİSRÂ'YA GÖNDERDİĞİ MEKTUP
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem bir adama bir nâme verip Bahreyn ulusuna teslim etmesini emretti. Bahreyn ulusu, mektubu Kisrâ'ya îsâl etti. Kisrâ onu okuyunca yırttı. (Arada râvî olan Muhammed b. Şihâb-ı Zührî) der ki: (Zannederim ki Saîd b. el-Müseyyeb'den işittim) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Kisrâ ile kavmine) parça parça olsunlar diye duâ buyurdu. 58

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in mektupları;Hz. Peygamber'in mührü RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN GÜMÜŞTEN BİR MÜHÜR EDİNDİĞİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bir mektup yazdırdı, yâhud yazdırmak istedi. Dediler ki: "(Yâ Resûlâ'llâh) onlar (yâni Rum'dan ve Acem'den muhâtab olanlar) bir mektûbu mühürlü olmadıkça okumazlar." Bunun üzerine gümüşten bir mühür edindi ki nakşı ... idi. Bu mührün Yed-i Şerîf-i Risâlet-Penâhî'deki beyazlığı hâlâ gözümün önündedir. 59

KİTÂBÜ'L-İLİM Allâh'a sığınmak;Hayâ;Hz. Peygamber'den yüz çevirmek;İlim meclisi;Mecliste boş yere oturmak;Selâmlaşmak ALLÂH'I ZİKRETMEĞİ İHMÂLİN, ALLÂH'IN İLMÂLİNİ MÛCİP OLACAĞINA DÂİR EBÛ VÂKID HADÎSİ
Ebû Vâkıd-ı Leysî Şöyle demiştir: (Bir gün) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem huzûrunda Ashâb'ı olduğu halde Mescidinde otururken karşıdan üç kişi geldi. İkisi Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e doğru teveccüh etti, birisi de gitti. -Râvî der ki: Bu iki kimse huzûr-ı Risâlet-Penâhî'de dur(up selâm ver)du. Ve bir tânesi (bilâhare) halkada bir aralık bularak oracıkta oturdu. Diğeri ise hâzırûnun arkasında oturdu. Üçüncüye gelince arkasını dönüp savuştu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (meşgûl olduğu kelâmdan) fâriğ olunca buyurdu ki: "İsterseniz bu üç kişinin hâlini size haber vereyim. İçlerinden biri Allâh'a sığındı, Allâh da onu barındırdı. Diğeri (sıkıntı vermekten) utandı, Allâh da ondan hayâ etti. Öteki ise (bu meclisten) yüz çevirdi, Allâh da ondan yüz çevirdi." 60

KİTÂBÜ'L-İLİM İlim tebliği;Mü'minin ırzı haramdır;Mü'minin kanı haramdır;Mü'minin malı haramdır VEDÂ' HACCINDA PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN BÂZI NASÎHATLARINA DÂİR EBÛ BEKRE HADÎSİ
Ebû Bekre Nufey' b. Hâris Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Haccetü'l-Vedâ'da) devesi üzerinde oturdu. Devenin dizginini bir adam tutuyordu. "Bu gün hangi gündür?" diye sual etti. sükût ettik, o derecede ki başka bir isim ile tesmiye edecek zannetdik. "Kurban günü değil mi?" buyurdu. "Evet." dedik. Sonra: "Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Yine sükût ettik, o derecede ki isminden başka bir isim ile tesmiye edecek zannettik. "Zilhicce değil mi?" buyurdu. "Evet." dedik. (Sonra): "Bu hangi şehirdir?" diye sordu. Yine sustuk, o derecede ki isminden başka bir isim ile tesmiye edecek zannettik. "Mekke değil mi?" buyurdu. "Evet." dedik. (Bunun üzerine) buyurdu ki "Kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız bu şehir içinde, bu ayda bu günün hürmeti kadar yekdiğerinize haramdır. Hâzır olanlarınız, gâib olanlarınıza (bunu) teblîğ etsin. Olabilir ki hâzır olan kimse, bunu daha iyi anlar bir kimseye teblîğ etmiş bulunur." 61

KİTÂBÜ'L-İLİM Bıktırmamak;Vedâ Haccı Hutbesi PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN FÂSILALI OLARAK VA'ZETTİĞİNE DÂİR İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem va'z (ve nasîhat) husûsunda bize bıkkınlık gelmesin diye hâlimize bakıp (ona göre) gün ve (saat) kollardı. 62

KİTÂBÜ'L-İLİM Kolaylık göstermek DİNDE, BIKKINLIK VE USANÇ VERECEK DERECEDE İLERİ GİTMENİN DOĞRU OLMADIĞINA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Kolaylık yolunu gösterin, güçlüğe gitmeyin. Tebşîr edin, tenfîr etmeyin." buyurduğu rivâyet olunuyor. 63

KİTÂBÜ'L-İLİM  ALLÂH KİME İYİLİK MURÂD EDERSE, ONU DİNDE BİLGİ SÂHİBİ YAPAR
Muâviye b. Ebî Süfyân Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Allâh (u Teâlâ) her kimin hayrını murâd ederse ona din husûsunda (büyük bir) anlayış verir. Ben (verici değil) yalnız taksîm ediciyim. Veren ise Allâhu Azze ve Cell'dir. Bir de bu ümmet, Allâh'ın emri (ve kazâsı) zuhûr edi(p kıyâmet kopu)nceye kadar emr-i İlâhî(ye mütâbeat) üzere hep sâbit-kadem olup duracak ve kendilerine muhâlefet edenlerden zarar gelmiyecektir. 64

KİTÂBÜ'L-İLİM Hurma Ağacı;Kâmil mü'min ALLÂH KİME İYİLİK MURÂD EDERSE, ONU DİNDE BİLGİ SÂHİBİ YAPAR
Abdullâh b. Ömer Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanında idik. Bir hurma göbeği getirdiler. Buyurdu ki: "Ağaçların içinden bir nev'i vardır ki.... ilâ-âhirih. -Abdu'llâh b. Ömer radiya'llâhu anh'den olan bu rivâyetde: "Bir de baktım ki oradakilerin en küçüğü benim. Onun için sustum." ziyâdesi vardır. 65

KİTÂBÜ'L-İLİM Allah yolunda harcamak (infak);İlim öğretmek;İlmiyle âmil olmak;İnfak;Kazâ-Kader İKİ HASLET SÂHİBİNDEN BAŞKASINA HASED EDİLEMİYECEĞİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İki (haslet sâhibin)den başkasına hased olmaz. Bunlar da Allah tarafından kendisine mal ihsân olunub da hak (yolun)da onu ihlâke taslît edilen kimse ile kendisine hikmet ihsân olunup onunla hükmeden ve anı ta'lîm eden kimsedir. 66

KİTÂBÜ'L-İLİM İlim öğrenmek RESÛLULLÂH (S.A. VE S.) İN İBN-İ ABBÂS'A DUÂSI
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem beni kucaklayıp: "İlâhî ona (ilm-i) Kitâb'ı öğret." diye duâ buyurdu. 67

KİTÂBÜ'L-İLİM Namazda safları sık ve düzgün tutmak BÜLÛĞ ÇAĞINA VARMIYAN ÇOCUĞUN MÜKELLEF OLMADIĞINA DÂİR İBN-İ ABBÂS RİVAYETİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Minâ'da sütresiz olarak namaz kıldırdığı sırada dişi bir merkebe râkiben karşıdan geldim. O zaman sinn-i bülûğa yaklaşmıştım. Saflardan birinin önünden geçtim. Merkebi otlasın diye salıverdim. Ondan sonra saffa girdim. Bu (yaptığıma) kimse ses çıkarmadı. 68
KİTÂBÜ'L-İLİM Lâtîfe;Şaka İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER Mahmûd b. er-Rebî' "Beş yaşımda iken Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in bir kere bir kova (daki su) dan (ağzına alıp) yüzüme püskürdüğünü derhâtır ederim." demiştir. 69
KİTÂBÜ'L-İLİM İnsanların kısımları İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh'ın benim (vâsıtam) le gönderdiği hidâyet ve ilim boy yağmura benzer. (Bu yağmur, kâh öyle) bir toprağa düşer ki onun bir kısmı suyu kabûl eder de çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da kurak olur, suyu (üstünde) tutar da Allâh (u Teâlâ) halkı onunla faydalandırır. Ondan (hem kendileri) içerler, (hem hayvanlarını) suvarırlar, ekin ekerler (Bu yağmur) diğer (bir nevi') toprağa daha isâbet eder ki düz ve kaypaktır. Ne suyu (üstünde) tutar, ne çayır bitirir. Allâh'ın dînini anlayıb da Allâh'ın benim (vâsıtam) le gönderdiği (hidâyet ve ilimden) faydamend olan ve bunu bilip (başkasına) bildiren kimse ile (bunu duyduğu vakit kibrinden) başını (bile) kaldırmayan ve Allâh'ın benimle irsâl olunan hidâyetini kabûl etmeyen kimse böyledir. 70

KİTÂBÜ'L-İLİM İçki;Kıyâmet alâmetleri;Zinâ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlû'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İlmin ref' olunması, cehlin kökleşmesi, şarabın içilmesi, zinânın çoğalması Kıyâmet alâmetlerindendir. 71

KİTÂBÜ'L-İLİM Kadınların çoğalıp erkeklerin azalması;Kıyâmet alâmetleri;Zinâ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Size öyle bir söz söyliyeceğim ki, benden sonra hiç kimse onu size söylemeyecektir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Kıyâmet alâmetlerinden olmak üzere ilim azalacaktır, cehil yayılacaktır, zinâ şâyi' olacaktır. Kadınlar(ın mikdârı) kesret, erkekler(inki) kıllet bulacaktır. Bir derecede ki, elli kadının yalnız bir bakanı olacaktır. 72

KİTÂBÜ'L-İLİM Rüyâ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, "Uykuda iken bana bir kadeh süt getirdiler. O kadar içtim ki kanıklık (âsârının) tâ tırnaklarımdan sızdığını (hâlâ) duyuyorum. (İçtikten sonra) artığımı Ömer b. el-Hattâb'a verdim." buyuruyordu. "Yâ Resûlâ'llâh! Bunu ne ile te'vîl ettin?" diye sordular. "İlm ile." cevâbını verdi. 73

KİTÂBÜ'L-İLİM Bilmeden yapılan hatalar;Cemrelere taş atma (Şeytan taşlama);Hac menâsikı;Şeytan taşlama;Vedâ Haccı Hutbesi PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN VEDÂ' HACCINDA HACC MENÂSİKİ İLE İLGİLİ BEYANLARINA DÂİR ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiş: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Haccetü'l-Vedâ'da halk sor(ub öğren)sun diye Minâ'da durdu. Yanına biri gelip "Bilemedimde (Kurban) kesmeden tıraş oldum." dedi. "Kurbanını kes, günâhı yok." buyurdu. Diğeri gelip "Bilemedimde Remiy'den evvel (kurban) kestim." dedi "Remyet, günâhı yok." buyurdu. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (o gün Remy, nahr, halk, tavâf gibi yevm-i Iyd a'mâlinden) takdîm veya te'hîr edilmiş hiçbir şey sorulmadı ki (cevâbında) "Yap, günâhı yok." buyurmasın. 74

KİTÂBÜ'L-İLİM Adam öldürmek;Kıyâmet alâmetleri İLMİN KABZOLUNACAĞINA, KATİL VE FİTNELERİN ZUHÛR EDECEĞİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere): "İlim, kabzolunacak (yâni kaldırılacak), cehil ve fiten zuhûr edecek ve herc çoğalacaktır." buyurdu. "Yâ Resûlâ'llâh, herc nedir?" diye sordular. Murâd-ı âlîsi katl imiş gibi elini münharifen indirerek: "İşte böyle!" buyurdu. 75

KİTÂBÜ'L-İLİM Güneş tutulması ve namazı KABİRDE GEÇİRİLECEK İMTİHAN HAKKINDA ESMÂ' HADÎSİ
Esmâ' b. Ebî Bekr Şöyle demiştir: (Küsûf zamânında) Âişe radiya'llâhu anhâ namaz kılarken nezdine gittim. "(Bu) Halka ne oluyor? (neden korkuyorlar?)" dedim. (Küsûf vukûa geldiğini anlatmak için) gök yüzüne doğru (başı ile) işâret etti. Meğer hep namaza durmuşlarmış. Âişe radiya'llâhu anhâ: "Sübhâna'llâh!" dedi. "Bu bir âyet (-i azâb veya tekarrüb-i Kıyâmet) mi?" diye sordum. Başiyle "Evet." diye işâret etti. Bunun üzerine ben de (namaza) durdum. Üzerime baygınlık gelinceye kadar (durdum). (Yanımdaki kırbadan) başıma su dökmeğe başladım. (Namazdan sonra) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Allâh'a (Hamd ü) senâ edip buyurdu ki "Cennet ve Cehennem'e kadar (evvelce) bana gösterilmemiş hiçbir şey kalmadı ki, bu makamda görmüş olmayayım. Bana vahyolundu ki, siz kabirlerinizde Mesîh-i Deccâl (yüzünden çekilecek) imtihanlara benzer, yâhud ona karîb bir imtihân geçireceksiniz. (Kabre girmiş kimseye) 'Bu adam (Yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) hakkındaki ilmin nedir?, diye sorulacak. Mü'min, yâhud sâhib-i yakîn olan kimse: 'O (Zât-ı Şerîf) Muhammed'dir. O (Zât-ı Şerîf) Allâh'ın Resûlüdür. Bize (Âyât-ı) beyyinât ile hidâyet getirdi. Biz de da'vetine icâbet ve (isrine) mütâbeat ettik. O (Zât-ı Şerîf) Muhammed (salla'llâhu aleyhi ve sellem)dir., diyecek. (Ve bu söz) üç kere (tekrâr olunacak). Ondan sonra (o kimseye): '(Öyle ise) yat da rahâtına bak. O (Zât-ı Şerîf'in nübüvvetine) yakînin olduğunda şüphe kalmadı., denilecek. (Yok eğer) münâfık ise veyâhud kalbinde şek varsa (o suâle karşı): 'Ben ne bileyim? işittim, öteki beriki bir şeyler söylüyorlardı. Ben de söyledim., cevâbını verecek." 76

KİTÂBÜ'L-İLİM Süt kardeşliği SÜT KARDEŞLİĞİN EVLENMEĞE MÂNİ' OLDUĞUNA DÂİR UKBE HADÎSİ
Ukbe b. el-Hâris Ravi, İhâb b. Azîz'in kızını tezevvüc etti. Derken yanına bir kadın gelip "Ukbe'yi de, tezevvüc ettiği kadını da ben emzirdim." dedi. Ukbe, ona: "Ne senin beni emzirdiğinden haberim var, ne de evvelce bunu bana söylediğinden." cevâbını verdi. (Hayvanına) binip Medîne'ye (Huzûr-ı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gitti. (Hükm-i şer'îyi) sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Nasıl olur ya? Bir kere (bu söz) söylenmiş bulundu." buyurdu. Bunun üzerine Ukbe o kadından müfârekat etti. O da başka bir kocaya vardı. 77

KİTÂBÜ'L-İLİM İlim öğrenmek RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.) İN BİR AY ZEVCELERİYLE GÖRÜŞMEMEĞE YEMÎN ETMESİ
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Ensârdan bir komşum ile berâber Benî Ümeyye b. Zeyd yurdunda (oturuyor) idim. Bu (yurd) Medîne'nin Avâlî denilen semtindedir. (Bir şey öğrenmek ümîdiyle) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in nezdine nöbetleşe inerdik. Bir gün o iner, bir gün ben inerdim. Ben indiğim zaman o gün vahiy ve sâireye dâir (ne duyarsam) haberini (komşuma) getirirdim. O da indiği zaman böyle yapardı. Ensârî arkadaşım (bir def'a) nöbetinin gününde indi. (Dönüşünde) kapımı pek şiddetli çalarak: "Burada mı?" diye sordu. (Fenâ halde) ürkdüm. Yanına çıktım. "Büyük bir şey hâdis oldu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem zevcâtını tatlîk etti.)" dedi. (Ömer radiya'llâhu anh der ki: Ben zâten böyle bir şey olacağını zannedip duruyordum. Sabah namazını kılınca giyinip kuşandım. Sonra Medîne'ye inip) Hafsa'nın yanına girdim. Baktım ki ağlıyor. "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, sizleri (yâni Zevcât-ı Tâhirâtı) tatlîk mi etti?" diye sordum. "Bilmiyorum." dedi. Ondan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına girdim. Ayak üstü durduğum yerden: "(Yâ Resûlâ'llâh,) Zevcelerini tatlîk mi ettin?" dedim. "Hayır." buyurdu. Bunun üzerine ben de "Allâhu Ekber." demişim. 78

KİTÂBÜ'L-İLİM Bıktırmamak;Cemâatle kılınan namazı uzatmamak;Kolaylık göstermek NAMAZDAN BIKTIRMAMAK ÜZERİNE EBÛ MES'ÛD-İ HADİSİ
Ebû Mes'ûd Ukbe İbn-i Amr Şöyle demiştir: (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e) biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, filânca bize (namaz kıldırırken) o kadar uzatıyor ki âdetâ namazı terkedecek gibi oluyorum." dedi. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i hiçbir mev'ızada o günkü kadar gazablı görmedim. Buyurdu ki "Ey nâs, sizde tenfîr hasleti vardır. (İçinizden) halka namaz kıldıran olursa hafif tutsun. Çünkü (cemâatin) içinde hastası var, zaîfi var, iş-güç sâhibi olanı var." 79

KİTÂBÜ'L-İLİM Lukata;Yitik mal (lukata) YİTİK MALIN HÜKMÜ HAKKINDA ZEYD İBN-İ HÂLİD HADÎSİ Zeyd b. Hâlid-i Cühenî Şöyle demiştir: Biri, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den lukatayı, (yâni yitik malı) sordu. Buyurdu ki: "Bağını, yâhud kabını, kılıfını belle sonra (ötekine, berikine) bir sene ta'rîf et. Ondan sonra onu kullan. (Ondan sonra da) sâhibi çıkarsa (yine) ona ver." O adam: "Yitik deve de (böyle mi?)" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) o kadar gazab etti ki mübârek yanakları, yâhud yüzü kızardı. Ve: "Ondan sana ne? (Su) tulumunu, (ayağındaki) markubunu o berâber taşır, (muhtâc oldukca) su başlarını bulur, ağaç (yapraklarından) otlar. Onu sâhibi buluncaya kadar kendi hâline bırak." buyurdu. "Ya, yitik davara ne buyurursun?" dedi, "O ya senindir, ya kardeşinindir, ya kurdundur." buyurdu. 80
KİTÂBÜ'L-İLİM Bilmediğini sormak;Hz. Peygamber'e eza;Soru sormak;Tevbe-İstiğfar YERSİZ VE HOŞLANILMAYAN SORULAR SORMANIN MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR EBÛ MÛSÂ HADÎSİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: (Bir kere) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den hoşlanmadığı bâzı şeyler soruldu. (Bu gibi) suâller çoğalınca gazab etti. Ondan sonra "Bana istediğinizi sorunuz." diye buyurdu. Birisi (kalkıp) "Benim babam kimdir?" dedi. "Baban Huzâfe'dir." buyurdu. Bir diğeri kalkıp "Yâ Resûlâ'llâh, ya benim babam kimdir?" dedi. "Şeybe'nin âzâtlısı Sâlim'dir." buyurdu. Ömer (b. el-Hattâb radiya'llâhu anh) vech-i Risâlet-Penâhî'deki (âsâr-ı) gazabı görünce "Yâ Resûlâ'llâh, Azîz ve Celîl olan Allâh (u Teâlâ'y)a tevbe ediyoruz." dedi. 81

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in konuşması;Selâmlaşmak;Sözü tekrar etmek RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN SÖZLERİNİ VE SELÂMINI ÜÇ KERE TEKRARLAMASI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem bir söz söylediği zaman iyice anlaşılsın için üç kere tekrâr ederdi. (Kezâlik) bir kavmin yanına gelip selâm verdiği zaman da üç kere selâm verirdi. 82
KİTÂBÜ'L-İLİM Eğitim;Ehl-i kitap;Rıfk;Terbiye (eğitim) ÜÇ SINIF İNSANIN İKİŞER ECRE SÂHİP OLDUĞUNA DÂİR EBÛ MÛSÂ HADÎSİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Üç kişinin ikişer ecri vardır. Onlardan biri Ehl-i Kitâb'dan olup da hem kendi Peygamberine, hem de Muhammed salla'llâhu aleyhi ve sellem'e îmân eden kimsedir. Diğeri abd-i memlûkdur ki, hem Allâhu Teâlâ'nın, hem de efendilerinin hakkını edâ ettiğinde (o da iki ecre nâil olur.) Üçüncüsü öyle bir kimsedir ki nezdinde tasarruf ede (bile)ceği bir câriy bulunur da onu te'dîb, ammâ (unf ve şiddetden âzâde olarak güzel güzel) te'dîb eder, ta'lîm (lâkin yine rıfk ile güzel güzel) ta'lîm eder, bundan sonra da onu âzâd edip tezevvüc eder. (İşte) böylesinin de iki ecri vardır. 83

KİTÂBÜ'L-İLİM Eğitim;İlim öğrenmek;Köle;Terbiye (eğitim);Va'z PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KADINLARA SADAKA VERMELERİNİ TERGÎB BUYURMASI
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Mescid-i Şerîf'de va'z ettikten sonra) kadınlara duyuramadım zanniyle yanında Bilâl olduğu halde (erkek saflarından) çıktı. Kadınlara va'z ederek onlara sadaka vermeği emretti. (Sözleri o kadar te'sîr etti ki,) kadınların kimi (kulaklarındaki) küpeyi, kimi (parmağındaki) yüzüğü (çıkarıp) atmağa başladılar. Bilâl de onları eteği içine topluyordu. 84

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in şefâati;İmanda İhlâs KALBİNDEN (YÂHUD İÇİNDEN) KELİME-İ TEVHÎD'İ SÖYLEYEN KİMSENİN KIYÂMET GÜNÜNDE ŞEFÂATE EN ZİYÂDE MAZHAR OLACAĞI
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: (Bir kere) "Yâ Resûlâ'llâh, Kıyâmet gününde Sen'in şefâatin en ziyâde kime râyegân olacak?" diye sordum. Buyurdu ki: "Yâ Ebâ Hüreyre, hadîs (bellenmek) için sende gördüğüm hırsa göre bu hadîsi senden evvel kimsenin bana sormayacağını (zâten) tahmîn ediyordum. Kıyâmet gününde halk içinde şefâatime en ziyâde mazhar olacak kimse kalbinden (yâhud içinden) hâlis olarak Lâ ilâhe illâ'llâh diyendir." 85

KİTÂBÜ'L-İLİM  EHL-İ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: (Haccetü'l-Vedâ'da) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Allâhu Teâlâ ilmi kullar(ının sudûr) ından nez' etmek (yâni silmek) sûretiyle değil, (ervâh-ı) ulemâyı kabzetmek sûretiyle kabzedecektir. Nihâyet hiçbir âlim kalmayınca halk kendilerine câhil bir takım kimseleri reis edinirler. Bunlara (öte-beri) sorulur. Onlar da ilimleri olmadığı halde fetvâ verirler de hem kendileri dalâlete düşerler, hem (halkı) idlâl ederler. 86

KİTÂBÜ'L-İLİM Çocuğu kendinden önce ölenler;Va'z PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KADINLARA VA'Z ETMEK İÇİN BİR GÜN TAHSÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: (Bir def'a) kadınlar "Yâ Resûlâ'llâh, (sözlerini dinlemek için) erkeklerden bize meydan kalmıyor. Kendiliğinden bize bir gün tahsîs et." dediler. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) onlara (mîâd olarak) bir gün ta'yîn etti. Kadınlar yevm-i muayyende Huzûr-ı Risâlet-Penâhî'ye geldiler. O da kendilerine va'z etti, (bâzı şeyler) emretti. Buyurduğu sözler meyânında: "İçinizden hiçbir kadın yoktur ki evlâdından üç tânesini (âhirete kendinden) evvel yollasın da, Cehennem'e karşı onun için bir siper peydâ olmasın." sözü vardı. İçlerinden biri: "İki tânesi de (öyle değil mi?)" dedi. (Cevâben): "İki tânesi de öyledir." buyurdu. Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den vârid olan diğer rivâyetde (mukayyed olarak) "Sinn-i bülûğa varmamış üç evlâd." denilmiştir. 87

KİTÂBÜ'L-İLİM Kıyâmet günü hesap PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KADINLARA VA'Z ETMEK İÇİN BİR GÜN TAHSÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Kim hesâba çekilirse azâb edilmiş olur." buyurdu. -Âişe der ki "Allâhu Teâlâ ... buyurmuyor mu?" dedim de "Bu senin dediğin arzdır, yoksa her kim ince hesâba çekilirse helâk olur." buyurdu. 88

KİTÂBÜ'L-İLİM Harem-i Şerîf'in hürmeti;İlim öğretmek MEKKE HAREMİNDE KAN DÖKMENİN, AV HAYVANLARINA VE BİTKİLERİNE MÜDÂHALENİN MEMNÛİYETİ HAKKINDA EBÛ ŞÜREYH HADÎSİ
Ebû Şüreyh Şöyle demiştir: Feth (-i Mekke'nin ertesi) günü Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den bir söz işittim ki, onu söylerken (şu) kulaklarım duydu, kalbim belledi, (söyliyeni de) gözlerim (o anda) gördü. Allâh'a hamd ü senâ ettikden sonra buyurdu ki: Mekke'yi (tâ evvelden-beri) harâm eden Allâhu Teâlâ'dır. Onu harâm eden insanlar değildir. Bundan dolayı Allâh'a ve yevm-i Âhirete îmân eden kimse için Mekke'de ne kan dökmek, ne de bir ağaca balta vurmak olmaz. Şâyed Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (burada) mukâtele etti diye ruhsat tarafına kaçan biri bulunursa ona: "Allâh (u Teâlâ yalnız) Resûlüne izin vermiştir. Size izin vermemiştir." deyiniz. Bana da (yalnız) bir günün bir saâti içinde izin verdi. Ondan sonra bu günkü hürmeti dünkü hürmeti derecesine döndü. (Bu dediklerimi burada) hâzır olanlar, gâib olanlara teblîğ etsin. 89

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'e yalan isnadı PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN AĞZINDAN YALAN UYDURANLARIN HÂLİ
Alî b. Ebî Tâlib Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işitdim, buyurdu ki benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Her kim benim ağzımdan yalan söylerse Cehennem'deki yerine hazırlansın. Buhârî'ye göre: Rib'ıyy b. Hırâş, Alî (b. Ebî Tâlib) radiya'llâhu anh'den Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Her kim benim ağzımdan yalan söylerse Cehennem'e girsin." buyurduğunu işittiğini kendisinden duymuş. 90

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'e yalan isnadı PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN AĞZINDAN YALAN UYDURANLARIN HÂLİ
Seleme İbn-i Ekva' Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Benim söylediklerimi her kim bana isnâd ederse Cehennem'deki yerine hazırlansın. 91

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'e yalan isnadı;Hz. Peygamber'i rüyâda görmek;Hz. Peygamber'in isimlerini almak PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KÜNYESİNİN AD OLARAK KONULAMIYACAĞINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Benim adımı (kendinize, yâhud birbirinize) takınız. Künyemi de (yâni Ebû'l-Kâsım künyesini) de takınmayınız. (Şu da ma'lûm olsun ki,) her kim beni rü'yâda görürse hakîkatte beni görmüş olur. Zîrâ şeytan benim sûretime temessül edemez. Bir de, her kim benim ağzımdan bilerek yalan uydurursa Cehennem'deki yerine hazırlansın. 92

KİTÂBÜ'L-İLİM Harem-i Şerîf'in hürmeti MEKKE'NİN KİMSEYE HALÂL OLMADIĞINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh (ü Teâlâ, Ashâb-ı) Fîl'i, yâhud (beliyye-i) katli Mekke ('ye girmek)den habs (yâni men') etmiştir. Yalnız Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile mü'minler (o da bir kere Mekke) ahâlîsine taslît edilmişlerdir. Haberiniz olsun,(Mekke) benden evvel hiçbir kimse için helâl olmadığı gibi, benden sonra da hiçbir kimse için helâl olmayacaktır. Biliniz ki o (yalnız) bir günün bir sâatinde (yalnız) benim için helâl olmuştur. Ma'lûmunuz olsun ki işte bu sâatde benim için bile harâmdır.(Mekke'nin) dikeni (bile) kesilmez. Ağacına balta değdirilemez. Yitiğini kimse (elini uzatıp) alamaz. Meğer ki (sâhibini) aramak için ola. O halde her kim (in bir kimsesi) katlolunursa iki şeyden hangisi (hakkında) hayırlı ise onu isteyebilir (yâni iki şey beyninde muhayyerdir.): ya (kendisine) diyet verilir, ya maktûlün ehli kısâs ettirir. -Bunun üzerine Yemen ahâlîsinden biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, (Şu buyurduklarını) benim için yaz." dedi. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de): "Ebû fülân için yazınız." buyurdu. Derken Kureyş'den bir zât: "Yâ Resûlâ'llâh, izhırdan başka. Zîrâ biz onu evlerimiz(in inşâsın) de, kabirlerimiz(in binâsın) de kullanıyoruz." dedi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhü aleyhi ve sellem de: "İzhırdan başka." buyurdu. 93

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in vasiyetnâme yazdırmak istemesi;Nizâ (anlaşmazlık) RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN SON HASTALIĞINDA BİR VASIYYETNÂME YAZDIRMAK İSTEMESİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (son hastalığında) ağrısı iştidâd edince: "Yazı yazacak şey getiriniz. Size öyle bir kitâb (vasiyyetnâme) yazdırayım ki ondan sonra hiç dalâlette kalmayasınız." buyurdu. Ömer radiya'llâhu anh: "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in hastalığı ağırlaştı. Elimizde ise Allâhu Teâlâ'nın Kitâb'ı vardır. O bize yeter." dedi. Bunun üzerine (oradaki Sahâbe beyninde) ihtilâf çıktı. Sözleri birbirine karıştı. (Resûlu'llâl salla'llâhu aleyhi ve sellem de): "Yanımdan savulun. Benim yanımda nizâ' olmaz." buyurdu. 94

KİTÂBÜ'L-İLİM Kadınlar RESÛLULLÂH (S.A. VE S.)İN, ÜMMETİNİN İLERİDE FİTNE VE MUSÎBETLERE GİRİFTÂR, HEM DE SONSUZ Nİ'MET VE RAHMET HAZÎNELERİNE NÂİL OLACAKLARINI HABER VERMESİ
Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Şöyle demiştir: Bir gece Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem uyandı da: "Sübhânallâh, bu gece ne fitneler nâzil oldu! Ne hâzineler de açıldı! Hücre sâhiblerini (yâni ezvâc-ı tâhirâtı) uyandırınız. Dünyâda nice giyinik kadınlar vardır ki âhiretde çıplakdırlar." buyurdu. 95

KİTÂBÜ'L-İLİM Her şey fânidir YÜZ SENE SONRA YERYÜZÜNDE OLANLARDAN KİMSE KALMIYACAĞI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem âhir hayâtında bir kere bize Yatsı'yı kıldırdı. Selâm verince ayağa kalktı ve: "Bu geceyi görüyorsunuz ya, işte bu geceden i'tibâren yüz sene başında (bu gün) yer yüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmıyacaktır." buyurdu. 96

KİTÂBÜ'L-İLİM  PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN GECE KILDIĞI NAMAZ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Bir gece Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevcât-ı tâhirâtdan teyzem Meymûne binti'l-Hâris (radiya'llâhu anhâ'nın) evinde kaldım. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem o gece (nöbeti dolayısiyle) nezdinde idi. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Mescidde) Yatsı'yı kıldırdıktan sonra menzil (-i saâdet)ini teşrîf etti. Dört rek'at namaz kıldıktan sonra uyudu. Sonra kalktı: "Çocuk uyudu mu?" dedi. Yâhud buna benzer bir söz söyledi. Sonra (namaza) durdu. Ben de sol tarafına durdum. Beni sağ tarafına geçirip beş rek'at kıldı. Ondan sonra da iki rek'at kıldı. Ondan sonra uyudu. O kadar ki horultusunu duydum. Ondan sonra namaz (kıldırmak üzere mescid)a çıktı. 97

KİTÂBÜ'L-İLİM Ebû Hureyre'nin çok hadîs rivâyet etmesi EBÛ HÜREYRE (R.A.)'İN ÇOK HADÎS RİVÂYETİNİN SEBEB-İ HİKMETİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Halk: "Ebû Hüreyre çok (hadîs rivâyet) ediyor." deyip duruyorlar. Halbuki Kitâbu'llâh'da (şu) iki âyet olmasaydı hiçbir hadîs nakletmezdim. -(Ebû Hüreyre bu sözden) sonra ... Âyet-i Kerîme'lerini okuyup derdi ki: Muhâcirîn kardeşlerimiz çarşılarda alış-verişle, Ensâr kardeşlerimiz de malları (ve toprakları) için çalışmakla meşgûl olurken Ebû Hüreyre boğazı tokluğuna Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e mülâzemet eder ve onların hazır bulunamadıkları meclislerde hazır bulunur, onların belleyemedikleri sözleri bellerdi. 98

KİTÂBÜ'L-İLİM Ebû Hureyre'nin çok hadîs rivâyet etmesi EBÛ HÜREYRE (R.A.)'İN HİÇ BİR ŞEYİ UNUTMAMASININ HİKMETİ
Ebû Hüreyre "Yâ Resûlâ'llâh, Sen'den bir çok hadîs işitiyorum da unutuyorum." dedim. "Ridânı (futanı) yay." buyurdu. Yaydım. Elleriyle (bir şey) avuçlayıp (ridânın) içine at(ıyor gibi yap)tı. Sonra: "Topla." diye emretti. Ridâmı topladım. İşte ondan sonra (artık) hiçbir şey unutmadım. 99

KİTÂBÜ'L-İLİM Ebû Hureyre'nin çok hadîs rivâyet etmesi EBÛ HÜRYERE (R.A.)'İN PEYGAMBER (S.A. VE S.) DEN İKİ KAP (DOLUSU) İLİM BELLEDİĞİNE DÂİR RİVÂYETİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den iki kap (dolusu) ilim belledim. Bunlardan birini (size) nisâr ettim. Diğerine gelince onu meydana çıkaracak olsam benim şu boğazım kesilir. 100

KİTÂBÜ'L-İLİM Dinlemek;Küfre dönmemek PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN VEDÂ' HACCINDA MÜSLÜMANLARA BİR NASÎHATİ
Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem Haccetü'l-Vedâ'da: "Halkı sustur da dinlesinler." diye emretti. (Halk sükût ettikten sonra): "Benden sonra birbirinin boynunu vuran kâfirlere dönmeyiniz." buyurdu. 101

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz.Mûsâ;Hızır;Mûsâ (A.S.);Vedâ Haccı Hutbesi HAZRET-İ MÛSÂ-HIZIR ALEYHİ'S-SELÂM KISSASI
Übey İbn-i Kâ'b Şöyle demiştir: Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Mûsâ Peygamber (salla'llâhu aleyhi ve sellem bir kere) Benî İsrâîl içinde hutbeye kalkmıştı. Kendisine: "En çok âlim olan kimdir?" diye soruldu. "En âlim benim." diye cevab verdi. (Bu hususdaki) ilmi (Allâhu a'lem diyerek) Allah'a havâle etmediğinden dolayı Allâh (u Azîmü'ş-Şân) ona ıtâb etti. Allâh (u Teâlâ): "İki denizin bitiştiği yerde kullarımdan biri var. O senden daha âlimdir." diye ona vahyetti. "Yâ Rab, ona nasıl yol bulayım?" dedi. Ona: "Bir zenbil içinde bir balık taşı. Onu nerede kaybedersen (o kulum) oradadır." denildi. (Mûsâ aleyhi's-selâm) gitti. Hâdimi Yûşa' b. Nûn (alehi's-selâm) ı da (birlikte) götürdü. Bir zenbil içine de bir balık koyup yüklendiler. (İki denizin bitiştiği yerdeki) kayanın yanına varınca başlarını (yere) koyup uyudular. (derken tuzlanmış ölü) balık zenbilden sıyrı(lıp kurtu)ldı. Ve deniz içinde kendine su küngü gibi (bir boşluk bırakarak) yol açtı. (Deniz içinde böyle bir yolun açılması) Mûsâ ile hâdimince (aleyhime's-selâm) şâyân-ı teaccüb bir şey olmuştu. (Uyandıktan sonra o gecenin bakiyyesi ile bütün gün gittiler. Sabah olunca Mûsâ (aleyhi's-selâm) Hâdimine: "Kuşluk yemeğimizi ver. Bu seferimizden yorgunluk duy(mağa başla)duk." dedi. (Halbuki) Mûsâ (aleyhi's-selâm) emrolunduğu o yerin ötesine geçmedikçe yorgunluk duymamıştı. Hâdimi: "Bak hele, taşın dibinde barındığımız zaman balı (ğın gittiğini haber verme) ğı unutmuşum." dedi Mûsâ (aleyhi's-selâm): "Zâten istediğimiz de bu idi." dedi. Bunun üzerine kendi izlerine baka baka geriye döndüler. Taşın yanına varınca bir de baktılar ki esvâbına bürünmüş bir zât (duruyor) Mûsâ (aleyhi's-selâm) selâm verdi. Hızır (aleyhi's-selâm): "Acâyib! Bu (senin bulunduğun yerde) selâm ne gezer?" dedi. "Ben Mûsâ'yım." dedi. O: "Benî İsrâil Mûsâ'sı mı?" diye sordu. "Evet." dedi. Mûsâ (aleyhi's-selâm sonra yine söze başlayıp): "Sana ta'lîm olunan rüşd (ve hidâyet) den bana (bir şey) ta'lîm etmek üzere sana tebaiyyet edeyim mi?" dedi. Hızır (aleyhi's-selâm): "Sen, benimle hiç mi hiç edemezsin yâ Mûsâ! Bende Allâh'ın kendi ilminden bana verdiği öyle bir ilim vardır ki sen onu bilemezsin. Sende de Allâh'ın verdiği öyle bir ilim vardır ki onu da ben bilemem." cevâbını verdi. (Mûsâ aleyhi's-selâm): "Beni inşâ-Allah sabırlı bulursun. Sana hiçbir işinde de karşı gelmiyeceğim." dedi. Gemileri olmadığı için deniz kıyısında söyleştiler. Hızır (aleyhi's-selâm)ı (gemiciler) tanıdılar. Ve onları navulsuz (gemiye) aldılar. (O sırada) bir serçe, geminin kenarına konup denizden bir iki yudum (su) aldı. Hızır (aleyhi's-selâm): "Yâ Mûsâ, benim ilmimle senin ilmin, İlmu'llâhı bu serçenin denizden aldığı bir yudum kadar bile eksiltmez." dedi. Ve (ondan sonra) gemi tahtalarından birine el atıp söktü. Mûsâ (aleyhi's-selâm). "Adamcağızlar bizi (gemilerine) navulsuz almışlarken sen, gemilerine kasdedip içindekileri batırmak için mi deliyorsun." dedi Hızır aleyhi's-selâm: "Sen, benimle hiç edemezsin demedim mi?" dedi. (Mûsâ aleyhi's-selâm): "(Şu) dalgınlığımdan dolayı beni muâheze edip de bana güçlük gösterme." cevâbını verdi. (vâkıâ da) Mûsâ (aleyhi's-selâm'ın) bu ilk muhâlefeti dalgınlık (eseri) idi. Yine gittiler. Bir de baktılar ki bir çocuk (diğer) çocuklarla oynuyor. 102

KİTÂBÜ'L-İLİM  ALLAH YOLUNDA SAVAŞMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ MÛSÂ HADÎSİ
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, Allâh yolunda kıtâl ne demektir? Kimimiz gazabına kapılarak, kimimiz ârından dolayı kıtâl ediyor. (Buna ne dersin?)" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem başını kaldırıp): "Her kim Kelimetu'llâh (yâni Kelime-i Tevhîd) daha âlî olsun diye kıtâl ederse onunkisi Allâh yolundadır." buyurdu. 103

KİTÂBÜ'L-İLİM Ruh YEHÛDÎLERİN PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'A, RUH NEDİR? DİYE SORMALARI Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte (bir gün) Medîne harâbelerinde yürüyorduk. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) hurma dalından bir değneğe dayanıyordu. Derken bir kaç yahûdîye tesâdüf etti. Bir takımı diğer takımına: "Ona rûhu sorun." dedi. Bir takımı da: "Ona (bir şey) sormayın (belki) bunun hakkında hoşlanmayacağınız bir şey söyler." Bâzıları ise: "Herhalde soracağız." dedi. Derken biri kalkıp: "Yâ ebe'l-Kâsım, rûh nedir?" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) sükût buyurdu. (Kendi kendime): "Ona şüphesiz vahiy geliyor." diyerek (yanından) kalktım. 104

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'e itâat;İmanda İhlâs KELİME-İ ŞEHÂDET'İ KALBEN TASDÎK EDEN KİŞİYE CEHENNEM ATEŞİNİN HARÂM OLDUĞUNA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Muâz (b. Cebel) deve üstünde Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in terkisinde idi. "Yâ Muâz!" diye nidâ buyurdu. (Muâz): "Lebbeyk yâ Resûlâ'llâh" dedi. (Ve bu) üç kere (vâkı' oldu. Üçüncüsünde): "Hiç kimse yoktur ki kalbinden tasdîk ederek Allah'dan başka İlâh olmadığına ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduğuna şahâdet etsin de, Allâh (u Teâlâ) onu (Cehennem) ateşine harâm etmesin." buyurdu. (Muâz): "Yâ Resûlâ'llâh, bunu halka haber vereyim de sevinsinler mi?" dedi. "Hayır, söyleme. Çünkü (sonra buna) güvenirler." buyurdu. Bunu Muâz (b.Cebel) vefâtına yakın günahdan sıyrılmak için haber verdi. 105

KİTÂBÜ'L-İLİM Hayâ;İhtilâm olmak;İlimde ayıp olmaz;Kadınlar DÎNİ İŞLERDE UTANMANIN SUÂL SORMAĞA MÂNİ' OLMAMASI
Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Şöyle demiştir: Ümmü Süleym radiya'llâhu anhâ, Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına gelip: "Yâ Resûlâllâh, Allâh (u Teâlâ) hak (kı beyân etmek) dan hayâ etmez. Bir kadın ihtilâm olursa gusûl etmesi îcâb eder mi? diye sordu. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Suyu gördüğünde (evet.)" cevâbını verdi. Ümmü Seleme (hicâbından) yüzünü örterek: "Yâ Resûlâ'llâh, kadın da ihtilâm olur mu?" dedi. (Bunun üzerine Resûlu'llah salla'llâhu aleyhi ve sellem): "Evet, Allâh cezânı kaldırsın, (bu olmasa) çocuğu kendisine nasıl benzeyebilir?" buyurdu. 106

KİTÂBÜ'L-İLİM  MEZÎNİN ABDESTİ BOZDUĞUNA DÂİR HAZRET-İ ALÎ HADÎSİ
Alî b. Ebî Tâlib Şöyle demiştir: Mezî ile müptelâ bir kimse idim. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e sorsun diye Mıkdâd (b. el-Esved)e söyledim. Sordu. "Abdesti îcâb eder." buyurdu. 107

KİTÂBÜ'L-İLİM Hac menâsikı;Mikat MÎKAT YERLERİ HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Biri mescidde ayağa kalkıp: "Yâ Resûla'llâh nereden ihlâl edelim (yâni ihrâma girip Telbiyeye başlayalım?)" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Medîne ahâlîsi Zü'l-huleyfe'den, Şam ahâlîsi Cuhfe'den, Necid ahâlisi Karn'dan (i'tibâren) ihlâl etsinler." buyurdu. -(Abdu'llâh) b. Ömer der ki "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Yemen ahâlîsi Yelemlem'den (i'itbâren) ihlâh etsinler." buyurduğu da söyleniyor.- İbn-i Ömer: "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in böyle bir şey söylediğini bilmiyorum." derdi. 108

KİTÂBÜ'L-İLİM Hac menâsikı;İhram İHRÂMA GİREN KİMSENİN DİKİŞLİ BİR ŞEY GİYEMİYECEĞİNE DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Biri Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den: "İhrâma giren (kimse) ne giyer?" diye sordu. Buyurdu ki, ne gömlek, ne don, ne burnus, ne cehri veya zağferân ile boyanmış bir kumaş giyer. Ne de sarık sarar na'leyn bulamadığı takdîrde mest giysin. (Mest giydiği vakitde de) onları topuklara varıncaya kadar kessin. 109

Sahih-i Buhari Bölüm 3

Bölüm 3

KİTÂBÜ'T-TEYEMMÜM

 Teyemmüm âyetinin inişi TEYEMMÜM ÂYETİNİN NÜZÛLÜ HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in ettikleri seferlerin birinde birlikte (yola çıkmış idik. Ya Beydâ'ya, ya Zâtü'l-Ceyş'e vardığımızda (nezdimde âriyet olan) bir gerdağnlığım kop(up kaybol)du. Aransın diye Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (o mahalde) bekledi. Herkes de berâber bekledi. Halbuki bir su başında değillerdi. Halk, Ebû Bekr (radiya'llâhu anh)e gelip: "(Yâ Ebâ Bekr,) Âişe'nin ettiğini gördün mü? Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i de, herkesi de (yollarından) alıkoydu. Su başında değiller. (Kimsenin) yanında da su yok." dediler. Ebû Bekr (radiya'llâhu anh benim yanıma) geldi. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de uyumuş, (mübârek) başını dizime koymuştu. Ebû Bekr: "Sen, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i de, herkesi de yolundan alıkoydun. Su başında değiller, (Kimsenin) yanında da su yok." dedi. (Âişe radiya'llâhu anhâ) der ki: Ebû Bekr bana itâb etti, birçok söylendi. Eli ile de böğrüme vurmağa başladı. (Böyle iken yine) Resulu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (mübârek) başı dizimde olduğu için hiç kıpırdamadım. Sabah olunca Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem kalktı. Hiç su yoktu. Allâhu Azze ve Celle Hazretleri teyemmüm âyetini inzâl buyurdu. Herkes teyemmüm etti. Üseyd b. Hudayr (radiya'llâhu anh): "Ey Ebû Bekr hânedânı, bu sizin ilk bereketiniz değildir." dedi. (Âişe radiya'llâhu anhâ) der ki: (Sonra gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim deveyi kaldırdık. Gerdanlığı altında bulduk. 222

KİTÂBÜ'T-TEYEMMÜM Cevâmiu'l-Kelîm;Hz. Peygamber'in diğer peygamberlere verilmeyen üstünlükleri ÖNCEKİ PEYGAMBERLERİN HİÇBİRİNE VERİLMİYEN ŞEYLERİN RESÛL-İ EKREM'E VERİLMESİ HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ
Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Benden evvel hiçbir kimseye verilmedik beş şey (hep birden) bana verilmiştir: Bir aylık yola kadar (düşmanlarımın kalbine) korku (salmak) ile mansûr oldum. Yer (yüzü) bana namazgâh ve sebeb-i tahâret kılındı. Onun için ümmetimden namaz vakti gelip çatmış her kim olursa olsun namazını kılıversin. Ganâim bana helâl edildi. Halbuki benden evvel kimseye helâl edilmemiştir. Bana şefâat verildi. Bir de (benden evvel) her Nebî, hâssatan kendi kavmine ba's olunurken ben umûm-ı nâsa ba's olundum. 223

KİTÂBÜ'T-TEYEMMÜM Selâmlaşmak;Teyemmüm RESÛLULLÂH'IN TEYEMMÜMÜNE DÂİR RİVÂYETLER
Ebû Cüheym b. el-Hâris (b. es-Sımna) el-Ensârî Şöyle demiştir: (Bir def'a) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Bi'r-i Cemel tarafından teşrîf ediyorlardı. Kendilerini biri karşılayıp selâm verdi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (oradaki bir) duvara yönelip (ve duvara el dokundurup) yüzlerine ve ellerine mesh etmedikce o kimseye redd-i selâm buyurmadılar. (Ancak ondan) sonra selâmını red buyurdular. 224

KİTÂBÜ'T-TEYEMMÜM Teyemmüm RESÛLULLÂH'IN TEYEMMÜMÜNE DÂİR RİVÂYETLER
Ammâr b. Yâsir Ömer b. el-Hattâb radiya'llâhu anh'e şöyle demiştir: Hatırlamaz mısın? (Bir def'a) ben, sen, ikimiz bir seferde idik. Sen namaz kılmadın. Ben ise (toprak üstünde yuvarlandıktan sonra namazı kıldı idim. Bu (yaptığım) işi (muahharen) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e arzettim de Nebî aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz: "Sana bu kadarı yeter." buyurup ellerini yere vurdu ve (ellerine bulaşan toprağın) üzerine üfledikten sonra (iki avucu ile) yüzüne ve iki eline mesh buyurdu idi. 225

KİTÂBÜ'T-TEYEMMÜM Cünüp durmamak;Teyemmüm TEYEMMÜMÜN SIFAT VE KEYFİYETİ
İmrân İbn-i Husayn Şöyle demiştir. (Bir def'a) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte yolculuk ediyorduk. Gece gittik. Âhır-ı leyli bulduğumuzda öyle bir düşüş düştük ki, bir yolcu için bundan daha tatlısı olamaz. (Öyle bir dalmışız ki,) bizi güneşin sıcağından başka uyandıran olmadı. İlk uyanan falanca, sonra falanca, daha sonra falanca oldu. Sonra Ömer b. el-Hattâb (radiya'llâhu anh) dördüncü olarak uyandı. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (ise) uyuduğu vakit kendiliğinden uyanmadıkça uyandırmazdık. Zîrâ biz, esnâ-yı nevminde kendisine (vahiy mi nâzil olur, başka bir hal mi ârız olur, hâsılı) ne olacağını bilemezdik. Ömer (radiya'llâhu anh) -ki celâdetli bir zât idi- uyanıp da herkesin başına geleni görünce tekbîr, hem de yüksek sesle tekbîr almağa başladı. Yüksek sesle muttasıl tekbîr ala ala nihâyet Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem onun sesinden uyandı. Uyanınca (Ashâb-ı Kirâm'ı) başa geleni (makâm-ı şekvâda) arzettiler. "Zarar yok, buradan (başka tarafa) savuşun." buyurdu. Yola çıkıldı. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) pek de uzak olmayan bir yere kadar yol aldıktan sonra konak etti. Abdest suyu istedi. Abdest aldı. Namaz için nidâ edildi. (Yâni ezan okundu.) Namazı (maiyyet-i Risâlet-Penâhîdeki) halka kıldırdı. Namazdan (çıkıp) yüzünü dönünce bakmış ki, biri ayrıca (bir kenara) çekilmiş, (oradaki) cemâatle berâber namazını kılmamış. "Yâ fülân, bunlarla birlikte namaz kılmana mâni' ne idi?" diye sordu. O da: "Bana cünüblük ârız oldu, suyum da yok." dedi. (Bunun üzerine): "(Şu) yer yüzündeki (temiz) toprağa bak, o sana yeter." buyurdu. Ondan sonra Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem Hazretleri yola revân oldu. (Lâkin bu def'a) halk susuzluktan şikâyet ettiler. (Yine) konak etti. Ve Alî (kerrema'llâhu veche) ile diğer birini çağırıp: "(Haydi) gidin, su arayın." emrini verdi. (İkisi) gittiler. Devesi üstüned iki (büyük) kırba arasına oturmuş bir kadına rast geldiler. Kadına: "Su nerede?" diye sordular. "Dün bu saatde suyun başında idim. Adamlarımız (hâlâ orada su almak için) duruyorlar." cevâbını verdi. "Öyle ise yürü." dediler. "Nereye?" diye sordu. "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in huzûruna." dediler. "Şu sâbiî dedikleri adamın yanına mı?" diye sordu. "İşte o seni murâd ettiğin zâtın yanına. (Haydi) yürü." dediler. Kadını Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ('in huzûrun)a getirip (aralarında geçen) mâcerâyı anlattılar. (Râvî) der ki: Kadını devesinden indirdiler. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bir kap istedi. Her iki kırbanın (baş taraflarındaki) ağızlarından oraya (biraz) su boşaltıp ağızlarını bağladı. Ve öteki taraflardaki ağızlarını açtı. "Gelin (hayvanlarınızı) suvarın, (kendiniz için) su alın." diye halka nidâ edildi. İsteyen (hayvanı için), isteyen (kendisi için) su aldı. En sonunda da (Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, cenâbetle musâb olan kimseye bir kap su verip: "(Haydi) git, üstüne dök." buyurdu. O kadın (hep) ayakta, suyunu nasıl kullandıklarını (bel bel) seyredip duruyordu. Allâh'a kasemler ederim ki, (artık su almaktan) vaz' geçildi de hâlâ kırbalar bize, işe başlamadan evvelki zamandan daha dolu görünüyordu. 226


KİTÂBU'S-SALÂT

 İsrâ ve Mi'rac;Mi'râc;Namazın farz oluşu Mİ'RÂC KISSASI HAKKINDA ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (kıssa-i Mi'râc'ı) bervech-i âtî haber verdiklerini Ebû Zer radiya'llâhu anh söylerdi: Ben, Mekke'de iken evimin sakfı (ansızın) yarıldı. Cibrîl alleyhi's-selâm indi. Göğsümü yardıktan sonra (içini) Zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve îmân ile (lebâlep) dolu altın bir liğen getirip içindekini göğsümün içine boşalttı ve göğsümü kapa(yıp üzerini mühürle)di. Sonra elimden tutup beni semâya doğru çıkardı. Semâ-i dünyâya (yâni yere en yakın semâya) vardığımda Cibrîl aleyhi's-selâm (O) semânın hâzinine: - Aç! dedi. - Kimdir o? - Cibrîl. - Berâberinde kimse var mı? - Muhammed salla'llâhu aleyhi ve sellem benimle berâberdir. - Ona (gelsin diye) haber gönderildi mi? - Evet, dedi. Kapı açılınca semâ-i dünyânın üstüne çıktık. Bir de göreyim ki bir kimse oturmuş, sağ tarafında bir takım karartılar, sol tarafında da diğer karaltılar var. (O kimse) sağ tarafına baktığında gülüyor, sol tarafına baktığında ağlıyor. (O zât): "Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih; hoş geldin, safâ geldin, sâlih oğlum." dedi. Cibrîl'e "Bu kim?" diye sordum. "Âdem salla'llâhu aleyhi ve sellem'dir. Sağında, solunda olan bu karaltılar da evlâdının ruhlarıdır. Sağında onları ehl-i Cennet, sol tarafında olan karaltılar da ehl-i nârdır. Sağına bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar." dedi. Derken (Cibrîl) beni ikinci semâya doğru çıkardı. Hâzini'ne: "Aç." dedi. Hâzini de evvelkinin söylediklerini söyledikten sonra (kapıyı) açtı. Enes (radiya'llâhu anh) der ki: Ebû Zer, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in semâvâtda Âdem, İdris, Mûsâ, İsâ, İbrâhîm salâvâtu'llâhi aleyhim hazârâtını bulduklarını söylediyse de (her birerlerinin) menziller(i nereleri olduğu)nu (ayrı ayrı) söylemeyip yalnızca Âdem'i semâ-i dünyâda, İbrâhîm'in altınca semâda bulmuş olduklarını söyledi. (Yine) Enes der ki: Cibrîl aleyhi's-selâm, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte İdrîs aleyhi's-salâtü ve's-selâm'a uğradıklarında, İdrîs aleyhi's-selâm: "Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih. Hoş geldin, safâ geldin sâlih kardeş." demiş. (Nebî aleyhi's-salâtü ve's-selâm buyurmuş ki:) "Bu kim?" diye sordum. (Cibrîl:) "Bu, İdrîs'dir." dedi. Sonra Mûsâ'ya uğradım. (O da:) "Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih. Hoş geldin, safâ geldin sâlih kardeş." dedi. "Bu kim?" diye sordum. (Cibrîl:) "Bu Mûsâ'dır" dedi. Sonra İsâ'ya uğradım. (O da:) "Hoş geldin, safâ geldin sâlih kardeş. Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih." dedi. "Bu kim?" dedim. (Cibrîl:) "Bu, İsâ'dır." dedi. Sonra İbrâhim'e uğradım. "Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih. Hoş geldin, safâ geldin sâlih oğlum." dedi. "Bu kim?" dedim. (Cibrîl:) "Bu, İbrâhim salla'llâhu aleyhi ve sellem'dir." dedi. (Muhammed b. Şihâb-ı Zürhî'nin İbn-i Hazm tarîkından rivâyetine nazaran) İbn-i Abbâs ile Ebû Habbe el-Ensârî radiya'llâhu anhüm, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'in: "Sonra (Cibrîl aleyhi's-selâm) beni yukarıya götüre götüre nihâyet aklâm (kazâ ve takdîr)in cızırtılarını duyacak yüksek bir yere çıktım." buyurduklarını söylerlerdi. 227

KİTÂBU'S-SALÂT Namazın farz oluşu;Namazların rekât sayısı FARZ NAMAZLAR HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Allâhu Teâlâ (ve Tekaddes Hazretleri) namazı farz ettiği zaman seferde de, hazarda da, (Akşam namazından başka namazları) ikişer rek'at olarak farz etmişti. (Hicret-i Nebeviyyeden) sonra sefer namazları oldukları gibi bırakıldı da hazar namazlarına (ikişer rek'at) ziyâde edildi. 228

KİTÂBU'S-SALÂT  RESÛL-İ EKREM'İN SEVB-İ VÂHİT İÇİNDE NAMAZ KILDIRDIKLARINA DÂİR ÖMER İBN-İ EBÎ SELEME (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSİ
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Hazretleri (bir def'a) iki ucunu çaprastvârî bağladıkları sevb-i vâhit içinde namaz kıldılardı. 229

KİTÂBU'S-SALÂT Duha namazı (kuşluk namazı);Kuşluk namazı RESÛLULLÂH'IN KILDIĞI DUHÂ NAMAZI HAKKINDA ÜMMÜ HÂNÎ (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ
Ümmü Hânî-i bint-i Ebî Tâlib Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yevm-i fetihde namaz kıldıklarını nakleder ki, bu (yukarıda) geçmişti. Bu rivâyette de şöyle diyor: Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem sevb-i vâhid içinde mültehif (yâni sırtındaki libâsı çaprastvârî bağlamış) oldukları halde sekiz rek'at kıldılar. Namazdan çıktıkları zaman: "Yâ Resûlâ'llâh, anamın oğlu benim ahd ve eman verdiğim fülânı, İbn-i Hübeyre'yi katledeceğini söylüyor." dedim. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Yâ Ümmü Hânî', senin ahd ve emân verdiğine biz de ahd ve emân verdik." buyurdular. O kıldıkları namaz Duhâ namazı idi. 230

KİTÂBU'S-SALÂT  BİR KAT ELBÎSE İLE NAMAZ KILMANIN CEVÂZINA DÂİR RİVÂYETLER
Ebû Hüreyre Rivâyet olunduğuna göre (bir gün) biri Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e sevb-i vâhid içinde namaz(ın sıhhatin)den suâl etmiş. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de: "Her birinizin ikişer sevbi var mı ki?" buyurmuş. 231
KİTÂBU'S-SALÂT  BİR KAT ELBÎSE İLE NAMAZ KILMANIN CEVÂZINA DÂİR RİVÂYETLER Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Hiçbiriniz üzerinde sevb-i vâhit var iken (libâsının) bir mikdârını boynuna dolamaksızın namaz kılmasın. 232

KİTÂBU'S-SALÂT  BİR KAT ELBÎSE İLE NAMAZ KILMANIN CEVÂZINA DÂİR RİVÂYETLER
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Her kim sevb-i vâhit içinde namaz kılacak olursa iki ucunu çaprastvârî iki omuzundan geçir(ip bağla)sın." buyurduklarını (kulağımla) işittiğime şehâdet ederim. 233

KİTÂBU'S-SALÂT  BİR KAT ELBÎSE İLE NAMAZ KILMANIN CEVÂZINA DÂİR RİVÂYETLER
Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in seferlerinden birine maiyyet-i Risâlet-Penâhîsinde olarak çıkmıştım. Bir gece bir işimden dolayı (huzûr-ı âlîsine) gittim. Baktım ki namaz kılıyordu. Benim de üzerimde bir tek sevb vardı. Onunla iştimâl edip (yâni ihrâma bürünür gibi bürünüp) yanı başında namaza durdum. (Namazdan) çıktığında: "Câbir, gece (ortasında bu) gelişin sebebi nedir?" diye sordu. İşimi arzettim. (Sözümü) bitirdikten sonra: "Ya şu gördüğüm iştimâl ne oluyor?" diye suâl buyurdu. "(Ma'lûm ya, üstümde olan yalnız) bir sevbdir." dedim. Bunun üzerine buyurdu ki: (Libâsın) geniş olursa ona bürün. (Bunun gibi) dar olursa (izâr olarak) beline bağla." 234

KİTÂBU'S-SALÂT Kadınların namaz kılışı BİR KAT ELBÎSE İLE NAMAZ KILMANIN CEVÂZINA DÂİR RİVÂYETLER
Sehl b. Sa'd Şöyle demiştir: (Bâzı kereler) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte, birtakım kimseler (bellerindeki) futaları (dar oldukları için) çocuklar gibi boyunlarına bağlamış olarak namaz kılarlardı da (cemâate gelen) kadınlara: "Erkekler doğrulup oturmadıkça başlarınızı secdeden kaldırmayınız." denirdi. 235

KİTÂBU'S-SALÂT Mest üzerine mesh BİR KAT ELBÎSE İLE NAMAZ KILMANIN CEVÂZINA DÂİR RİVÂYETLER
Muğîre b. Şu'be Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte bir seferde idik Bana: "Muğîre, matharayı al." buyurdu. (Matharayı) aldım. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem gözümden nihân oluncaya kadar (uzağa gidip hâcetini kazâ etti. Üzerinde bir Şam cübbesi vardı. Elini (cübbenin) yeninden çıkarmağa davrandı. Dar(lığı mâni') oldu. Bunun üzerine (mübârek) elini cübbeni altından çıkardı. (Üzerine) su döktüm. Namaz için aldığı abdesti aldı. Mestleri üzerine de meshetti. Sonra namaz kıldı. 236

KİTÂBU'S-SALÂT Edep yerlerini örtmek;Kâ'be'nin inşâsı KÂ'BE'NİN YENİDEN İNŞÂSI VE RESÛL-İ EKREM'İN DE TAŞ TAŞIMASI
Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Kureyş ile birlikte Kâ'be('nin binâsı) için taş taşıyordu. Futası da üzerinde idi. Amm (-i mükerrem)i Abbâs (radiya'llâhu anh): "Kardeşimin oğlu, (şu) futanı çözsen; omuzlarının üstüne koysan da (taşıyacağın) taşa siper etsen." dedi. Câbir (yâhud Câbir'e haber veren) der ki: (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz) futasını çözüp omuzlarının üzerine koyunca (hemen) bîhût olarak yere düşüverdi. İşte o (gü)nden sonra (hiçbir vakit) uryân görülmemiştir. 237

KİTÂBU'S-SALÂT Edep yerlerini örtmek RESÛL-İ EKREM'İN İKİ TÜRLÜ ALIŞ-VERİŞTEN (LİMÂS İLE NİBÂZDAN), A'RÂBIN BÜRÜNDÜKLERİ GİBİ BÜRÜNMEKTEN VE AVRET MAHALLİNİ SETRETMİYECEK VECHİLE BİR TEK ELBÎSE GİYMEKTEN NEHYİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in iştimâl-i sammâ'dan, insanın büründüğü kumaşın bir  parçasını mahall-i avreti üzerinde bulundurmaksızın sevb-i vâhid ile ihtibâ etmesinden nehiy buyurduklarını rivâyet ediyor. 238

KİTÂBU'S-SALÂT Edep yerlerini örtmek RESÛL-İ EKREM'İN İKİ TÜRLÜ ALIŞ-VERİŞTEN (LİMÂS İLE NİBÂZDAN), A'RÂBIN BÜRÜNDÜKLERİ GİBİ BÜRÜNMEKTEN VE AVRET MAHALLİNİ SETRETMİYECEK VECHİLE BİR TEK ELBÎSE GİYMEKTEN NEHYİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem iki türlü alış verişten (yâni) limâs ile nibâzdan, (insanın) iştimâl-i sammâ' (ile libâsa bürünmesin)den, bir de sevb-i vâhid içinde (mahall-i avretini setretmiyecek veçhile) ihtibâ etmesinden nehiy buyurmuştur. 239

KİTÂBU'S-SALÂT Hz. Ebûbekr'in hac emirliği;Kâ'be'yi çıplak tavaftan men DOKUZUNCU SENE-İ HİCRİYEDE KÂ'BE'NİN ÇIPLAK OLARAK TAVÂF EDİLEMİYECEĞİNİN MÜNÂDÎLER TARAFINDAN MİNÂ'DA HALKA İ'LÂNI HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Ebû Bekr es-Sıddîyk radiya'llâhu anh şu (ma'lûm olan) Hacda yevm-i nahirde birçok münâdîlerle birlikte Minâ'da: "(Artık) bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac, hiçbir uryân Beyt'i tavâf etmesin." diye i'lâna beni de gönderdi. (Râvî Hümeyd b. Abdü'r-Rahmân b. Avf der ki:) Sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Ebû Bekr'in ardından) Alî radiya'llâhu anh'i gönderip "Berâe" sûresini i'lân etmesini emretmişti. Ebû Hüreyre der ki: Alî de bizimle berâber yevm-i nahirde Minâ'daki halk arasında: "Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac, hiçbir uryân Beyt'i tavâf etmesin." diye (bağıra bağıra) i'lân etti. 240

KİTÂBU'S-SALÂT Câriye âzad edip evlenmek;Hayber Gazâsı;Sabah namazının vakti HAYBER GAZÂSINA ÇIKAN RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN FETİHDEN ÖNCE SABÂH NAMAZINI KARANLIK İKEN KILMASI
Enes b. Mâlik Enes der ki herifler (sabah vakti) işlerinin başına (gitmek üzere evlerinden) çık(ıp da bizi gör)ünce: "Amanın, (işte) Muhammed!", (Râvî Abdü'l-Azîz b. Süheyb'in bâzılarından rivâyetine nazaran da:) "İşte Muhammed! İşte hamîs! Yâni ordu!" di(ye bağırış)dılar. Enes der ki: Hayber'i anveten (yâni harben) ele geçirdik. Seby toplandı. (Derken) Dihye (b.Halîfetü'l-Kelbî) gelip: "Yâ Nebiyya'llâh, bana sebyden bir câriye ver." dedi. "(Haydi) git de bir câriye al." buyurdu. (Dihye) Safiyye bint-i Huyey b. Ahtab'ı aldı. Biri, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gelip: "Yâ Nebiyya'llâh, Dihye'ye (Benû) Kureyza ile (Benü'n-) Nadîr'in seyyidesi olan Safiyye bint-i Huyeyy'i verdin. (Halbuki) o, Senden başkasına münâsib olamaz." dedi. Bunun üzerine: "Onu da, onu da çağırınız." buyurdu. Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem Safiyye'ye nazar edince (Dihye'ye): "Bundan başka bir câriyeyi sebiyden al." di(ye emret)di. Enes der ki: (Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem) Safiyye'yi ı'tâk ve tezevvüç buyurdu ve âzâtlığını kendisine sadâk (yâni mehr) etti. Nihâyet yol üzerinde iken Ümmü Süleym, Safiyye'yi aleyhi's-salâtü ve's-selâm için cihazlayıp gece olunca gerdeğe koydu. Artık Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem güveyi olmuştu. Sabah olunca: "Kimde bir şey varsa getirsin." buyurdu. Kimi yağ, (kimi başka şey) getirdi. (Râvî der ki: Enes) Sevîkı yâni kavudu da saydı zannederim. Enes der ki: (Hazır olan) cemâat, hays yap(ıp ye)diler ki, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in velîmesi bu olmuş oldu. 241

KİTÂBU'S-SALÂT Örtünmek;Sabah namazının vakti RESÛLULLÂH'IN SALÂT-I FECRİ, ORTALIK HENÜZ AĞARMADAN KILDIRIP EVLERE DÖNÜLDÜĞÜNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: (Şuna kasem ederim ki,) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (salât-ı) fecri kılarlardı da mü'minâtdan kadınlar (başlarını ve bedenlerini) mırtları ile örterek hazır bulunurlar, sonra evlerine dönerlerdi ki, (henüz ortaklık ağarmamış, ve kendileri iyice örtünmüş oldukları için) onları kimse tanıyamazdı. 242

KİTÂBU'S-SALÂT Namazda huşu' NAMAZDA HUZÛRU BOZACAK ŞEKİLDE ELBÎSE GİYMENİN KERÂHETİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: (Bir def'a) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, üstünde damgalar bulunan bir hamîsa içinde namaz kılıp (esnâ-yı salâtda) üstündeki damgalara bir nazar (atf) buyurmuşlardı. Namazdan çıkınca: "Benim şu hamîsamı Ebû Cehm'e (geri) götürün de Ebû Cehm'in enbicâniyyesini bana getirin. Zîrâ demin namazım (daki huzûr)dan (az kalsın) beni alıkoy(acak)dı." buyurdu. 243

KİTÂBU'S-SALÂT Namaz kılarken resme dönük olmak KARŞIDA, ÜZERİNDE TASVÎR BULUNAN BİR ÖRTÜ OLDUĞU HALDE NAMAZ KILMANIN KERÂHETİNE DÂİR ENESE (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Âişe (radiya'llâhu anhâ) nın bir kırâmı vardı ki onunla odasının bir tarafın örtmüştü. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (ona): "Şu kırâmını karşımdan al. Üzerindeki tasvirler namazda iken hep bana görünüp duruyor." buyurdu. 244

KİTÂBU'S-SALÂT İpekli elbise giymek ERKEKLERİN İPEKLİ ELBÎSE GİYMELERİNİN MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR UKBE HADÎSİ
Ukbe İbn-i Âmir Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e bir ipek ferrûc (ferâce) ihdâ edilmişti. Onu giyip içinde namaz kıldı. Namazdan çıktıktan sonra (giymiş olması) bedine gitmiş gibi (beden-i şerîfinden) şiddetle çıkar(ıp at)dı ve: "Bu(nu kullanmak) müttekîne yaraşmaz." buyurdu. 245

KİTÂBU'S-SALÂT Seferî namazı;Sütre RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN ÖN TARAFTA BİR HARBE OLDUĞU HALDE İKİ REK'AT NAMAZ KILDIRMASI
Ebû Cuhayfe Şöyle demiştir: Bir (def'a) gördüm ki, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem kızıl sahtiyandan bir kubbe içinde idi. Gördüm ki, Bilâl (radiya'llâhu anh) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in abdest suyunu al(ıp getir)di. Gördüm ki, halk (kullandığı) o abdest suyunu (almağa) koşuşuyorlardı. (O sudan) her kimin eline bir şey geçtiyse (teberrük için) üzerine sürdü. Ele geçiremiyenler ise arkadaşlarının elindeki ıslaklıktan hissemend oldular. Sonra gördüm ki, Bilâl (radiya'llâhu anh) bir harbe alıp (kubbenin dışında bir yere) dikti. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem kırmızı bi hulle giyinmiş ve çemrenmiş olarak çıktı. Harbeye doğru (oradaki) halka (namazı) iki rek'at (olarak) kıldırdı. (Yine) gördüm ki, (o) harbenin önünden insanlarla hayvanlar geçip gidiyorlardı. 246

KİTÂBU'S-SALÂT Minber-i Nebî MİNBER-İ NEBÎ KISSASI
Sehl b. Sa'd Sehl'e (Medîne'deki) minber (-i Nebevînin) neden yapılmış olduğu suâl edildiği zaman demiş ki: (Şu) nâs içinde bunu benden iyibilen kalmadı. (Minber) Gâbe'nin Esl (ağac)ındandır. Onu Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem için falanca hâtunun mevlâsı filân yaptı idi. Yapılıp (yerine) konduğu zaman Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem üzerine çıkıp ve kıbleye karşı durup (iftitah) tekbîr(ini) aldı. Halk da arkasından (Mescid-i Şerîfde namaza) durdular. Okuyup rükûa vardı. Cemâat de arkasından rükû' ettiler. Sonra (rükû'dan) başını kaldırıp (ve kıbleden yüzünü ayırmayıp) gerisin geriye dön(üp in)di ve yere secde buyurdu. Sonra (yine) minbere çıktı. Sonra (yine) rükûa vardı. Sonra (yine rükû'dan) başını kaldırıp ve (sâbıkı veçhile) gerisin geriye dönüp yere secde buyurdu." İşte minberin kıssası. 247

KİTÂBU'S-SALÂT Kadınların erkeklerden sonra saf tutması NÂFİLE NAMAZLARIN CEMÂATLE KILINABİLECEĞİNE VE KADINLARIN NAMAZDA EN GERİDE YER ALACAKLARINA DÂİR ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ
Enes b. Mâlik Rivâyet olunduğuna göre, ceddesi Müleyke (bint-i Mâlik b. Adiy radiya'llâhu anhâ) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i tehyie ettiği bir taâma da'vet etmişti. (Resûl aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz) yedikten sonra: "(Haydin), kalkınız da size namaz kıldırayım." buyurmuş. Enes der ki: Kullanıla kullanıla simsiyah kesilmiş (eski) bir hasırımız (var idi. İşte onu almağ)a hemen davranıp üzerine (yumuşasın diye) biraz su serptim. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem namaza durdu. Yetim ile berâber ben de ardında (bir) saf olduk. Kocakaro da arkamızda durdu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem bize iki rek'at kıldırdıktan sonra teşrîf etti. 248

KİTÂBU'S-SALÂT  RESÛLULLÂH'IN, HAZRET-İ ÂİŞE'NİN YATTIĞI VE AYAKLARINI KIBLE TARAFINDA OLDUĞU HALDE NAMAZ KILDIĞINA DÂİR ÂİŞE HADÎSLERİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: (Ben) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in karşısında ayaklarım kıblesine (yâni mevzi-i sücûduna) gelmek üzere (yatar) uyurdum. Secdeye vardığı zaman eliyle beni dürterdi de (ben) ayaklarımı (geriye) çekerdim. (Secdeden) kalktığı zaman (yine) uzatırdım. Âişe (radiya'llâhu anhâ) der ki: O zamanlarda evlerde ışık bulunmazdı. 249

KİTÂBU'S-SALÂT  BU HUSUSTA HAZRET-İ ÂİŞE'DEN MENKUL DİĞER RİVÂYETLER
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem kendisiyle kıblesi (yâni mevzi-i sücûdu) arasında ve ehlinin (berâber yattığı) yatağı içinde cenâze gibi (sağından soluna doğru) karşısında uzanmış olduğum halde namaz kılardı. 250

KİTÂBU'S-SALÂT  AYAĞA BİR ŞEY GİYİLMİŞ OLDUĞU HALDE NAMAZ KILMANIN CEVÂZINA DÂİR ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (Biz) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte namaz kılardık da bâzılarımız sıcağın şiddetinden dolayı (büründüğü) sevbin bir ucunu secde yerine yayardı. 251

KİTÂBU'S-SALÂT  AYAĞA BİR ŞEY GİYİLMİŞ OLDUĞU HALDE NAMAZ KILMANIN CEVÂZINA DÂİR ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ
Enes b. Mâlik "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, na'leyni ayağında namaz kılar mıydı?" diye sorulup. "Evet." cevâbını verdiği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. 252

KİTÂBU'S-SALÂT Mest üzerine mesh MESTLER ÜZERİNE MESHİN CEVÂZINA DÂİR CERÎR İBN-İ ABDİLLÂH HADÎSİ
Cerîr b. Abdullâh el-Becelî (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, (bir def'a) su döktükten sonra abdest aldı ve mestleri üzerine meshetti. Sonra kalkıp namaz kıldı. (Niçin böyle yaptın? diye) sordular. "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in böyle yaptığını gördüm (de onun için)." cevâbını verdi. Râvî der ki: Bu hadîs pek hoşlarına giderdi. Çünkü Cerîr (Sahâbe içinde) en son Müslümân olanlardan biridir. 253

KİTÂBU'S-SALÂT Secde şekli RESÛL-İ EKREM'İN NASIL SECDE ETTİKLERİNE DÂİR İBN-İ BUHAYNE RİVÂYETİ
Abdullâh b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (edâ-i) salât (esnâsında secde) ederken koltuklarının aklığı görünecek derecede bâzûlarının arasını aç(ıp beden-i şerîfini yerden uzak tut)arlardı. 254

KİTÂBU'S-SALÂT Müslümana ta'n etmemek İSTİKBÂL-İ KIBLENİN FARZİYYETİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Her kim bizim (şu) kıldığımız namazı kılar, kıblemize karşı durur, kestiğimizi yerse; Allâh'ın, Resûlu'llâh'ın ahd ü emânını hak eden Müslüman işte odur. (Artık) Allâh'a (ve Resûlüne) karşı (öyle olan bir kimsenin) ahd ü emânına hiyânet etmeyiniz." 255

KİTÂBU'S-SALÂT Kâ'be'yi tavaf;Sa'y;Ulû'l-Emre itâat İSTİKBÂL-İ KIBLENİN FARZİYYETİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer (Sened-i muttasıl ile) mervîdir. Ravi'ye "Eğer bir kimse umre niyyetiyle Beyt-i Şerîf'i tavâf eder de Safâ ile Merve beyninde dolaşmaz (yâni sa'y etmez) se (ihramdan çıkıp) karısına mukarenet edebilir mi?" diye sorulmuş. O da şöyle cevap vermiş: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Umre için Mekke'yi teşrîfinde) Beyt-i Muazzam'ı yedi kere tavâf buyurdu ve Makâm (-ı İbrâhim)in arkasında iki rek'at namaz kılıp Safâ ile Merve arasında sa'y etti idi. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem sizin için güzel bir nümûnedir." 256

KİTÂBU'S-SALÂT Kıble KÂ'BE'NİN HER YÖNÜNÜN KIBLE OLDUĞUNA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, Beyt(-i Muazzam'ın için)e girdiği zaman bütün (cihât ve) nevâhîsinde duâ buyurup çıkıncaya kadar namaz kılmadı. Çıkınca Kâ'be'nin önünde iki rek'at kıldı. Ve "Kıble işte budur." dedi. 257

KİTÂBU'S-SALÂT Mescid-i Aksâ'ya dönerek namaz RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN MEDÎNE'DE BİR MÜDDET BEYT-İ MAKDİS'E DOĞRU NAMAZ KILMASI
Berâ' b. Âzib Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (Medîne'de) on altı, yâhud on yedi ay Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kıldıklarını rivâyet eder ki, bu (hadîs) evvelce geçmişti. (Rivâyetlerin) ikisi beyninde lâfzan tehâlüf vardır. 258

KİTÂBU'S-SALÂT Kıbleye dönmek SEFER ESNÂSINDA NÂFİLE NAMAZI HAYVAN ÜZERİNDE KILMANIN CEVÂZINA DÂİR CÂBİR HADÎSİ
Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (nâfile) namazı (seferde) devesi üstünde -deve nereye isterse teveccüh etsin- kılar, bir farz (namaz)ı niyyet buyurduğunda ise inip Kıble'ye dönderdi. 259

KİTÂBU'S-SALÂT Kıbleye dönmek;Namazda yanılmak;Sehiv secdesi SECDE-İ SEHV HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: (Bir def'a) Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bize) namaz kıl(dır)dı. İbn-i Mes'ûd'dan rivâyet eden Alkame (b. Kays-i Nehal)den rivâyeten (hemşîre-zâdesi) İbrâhîm (b. Yezîd-i Nehal): "Amma (namazı) artık mı, eksik mi kıldırdı bilemiyorum." ded(ikten sonra İbn-i Mes'ûd'un lâfzını rivâyete dönerek ded)i ki: (Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem) selâm verince biri ona: "Yâ Resûlâ'llâh, namaz hakkında yeniden (vahiy, falan gibi) bir şey mi geldi?" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem): "(Yok) neden sordun?" deyince: "Yâ Resûlâ'llâh, şöyle böyle kıl(dır)dın da ondan." dediler. Bunun üzerine (aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz hemen teşehhüd vaz'ını almak üzere) iki bacağını kıvırdı. Ve Kıble'ye karşı yönelip iki secde ettikten sonra selâm verdi. (Mübârek) yüzünü bize dönünce buyurdu ki: Namaz hakkında yeniden (vahiy, filân gibi) bir şey gelmiş olaydı (muhakkak) size (evvelce) haber verirdim. Lâkin ben de (nıhâyet) sizin gibi beşerim. Siz unuttuğunuz gibi (ben de) unuturum. (Bir şeyi) unuttuğum zaman (tesbîh ve sâire ile) bana hatırlatınız. İçinizden biri namazda şekkedecek olursa savâbı taharrî edip (savaptır diye verdiği karâra binâen) namazını tamamlasın. Sonra selâm verip ondan sonra da iki kere secde etsin. 260

KİTÂBU'S-SALÂT Hz. Ömer'in ilâhî hükümlere uygun görüşleri;Makâm-ı İbrâhim ENBİYÂ ALEYHİMÜ'S-SELÂM HAZARÂTINA SEHİV ÂRIZ OLABİLİR Mİ? Ömer b. el-Hattâb (Enes b. Mâlik radiya'llâhu anh tarîkıyle)
 Ömer (b. el-Hattâb) radiya'llâhu anh'den: Şöyle demiştir: (Ben) üç şeyde Rabbime muvâfakat ettim: "Yâ Resûlâ'llâh, Makâm-ı İbrâhîm'i musallâ (yâni namazgâh) ittihâz etsek." dedim. ... âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Bir de âyet-i hicâb: "Yâ Resûlâ'llâh, emretsen de ezvâc-ı tâhirâtın hicâb içine girseler. Çünkü berr ve fâcir onlarla konuşabiliyor." dedim. Derken âyet-i hicâb nâzil oluverdi. (Kezâ) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in ezvâc-ı mutahheresi (bir def'a) kendisine karşı kıskançlık (göstermek) üzere ittifâk ettilerdi. Onlara: ... dedim. (Derken) bu âyet nâzil oldu. 261

KİTÂBU'S-SALÂT Kıbleye karşı tükürmemek;Tükrüğün temiz olduğu MESCİDE TÜKÜRMENİN MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR RİVÂYETLER
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) kıble (duvarın) da tükürük buldu. Bu, kendisine o kadar girân geldi ki, üzüldüğü dîdâr-ı mübârekinden besbelli oldu. Kalktı ve mübârek eliyle hakketti. Sonra buyurdu ki: Her biriniz namazına durduğu vakit şüphesiz Rabbi ile münâcât eder. Rabbi kendisiyle kıblesi arasındadır. O halde hiçbiriniz kıblesine karşı tükürmesin. Muztar kaldığında ya sol tarafına, ya (sol) ayağının altına tükürsün. Sonra ridâ-yı şerîfinin kenarından tutup ve içine tükürüp dürerek: "Yâhud işte böyle yapsın." buyurdu. 262

KİTÂBU'S-SALÂT  MESCİDE TÜKÜRMENİN MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR RİVÂYETLER
Ebû Hüreyre Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd (-i Hudrî) radiya'llâhu anhümâ'dan da evvelki (262 nci) hadîs rivâyet ediliyor. Ancak bunda "Sağ tarafına da tükürmesin." ziyâdesi de vardır. 263

KİTÂBU'S-SALÂT Mescide tükürmemek MESCİDE TÜKÜRMENİN MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR RİVÂYETLER
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Mescide tükürmek bir günahtır. Keffâreti de onu gömmektir. 264

KİTÂBU'S-SALÂT  PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) EFENDİMİZ'İN ARKASINDAN DA GÖRDÜĞÜNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ;CEMÂATLE NAMAZ KILARKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: (Bir gün) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Siz, benim kıblem (yalnız) şurasıdır (ve namazda önümden başka bir yeri görmem) mi sanıyorsunuz? Allâh'a kasem ederim ki, sizin ne huşûunuz bana gizli kalıyor, ne de rükûunuz. (Kasem ederim ki,) sizi arkamdan(da) görüyorum. 265

KİTÂBU'S-SALÂT At yarışı;Harac RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN AT YARIŞI YATRIDIĞINA DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: (Bir def'a) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, yıprandırılmış (yâni idmana çekilmiş ve zayıflatılmış) atlar beyninde Hafyâ'dan (başlayıp tâ) Seniyyetü'l-Vedâ'da nihâyet bulmak üzere bir, (kezâlik) yıprandırılmamış atlar beyninde de Seniyye'den tâ Mescid-i Benî Zureyk'a kadar (diğer bir) yarış tertip buyurdular. Abdu'llâh da yarış edenler meyânında idi. 266

KİTÂBU'S-SALÂT Hırs NEBİYY-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN BAHREYN'DEN GELEN HARACI TAKSÎMİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e Bahreyn'den mal (harac) gönderildi idi. "Mecide dök(üp yığ)ın." buyurdular. Bu mal Resûlu'llâl salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gönderilen en kesretli mal olmuştu. Resûlu'llâhl salla'llâhu aleyhi ve sellem namaza çıktıklarında oraya dönüp bakmad(an geçd)iler. Namazı bitirdikten sonra gelip (malın başında) oturdular. Her kimi gördülerse (ondan bir mikdar) verdiler. (Böylece bezl-i atâ ile meşgûl iken) Abbâs radiya'llâhu anh huzûruna gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, bana da ver. Çünkü ben kendim için de, Akîl için de fidye vermiştim." dedi. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ona: "Al!" buyurdular. (Abbâs radiya'llâhu anh) avuç avuç sevbinin içine boşalttı. Sonra kaldırmaya davrandı. Amma kaldıramadı. "Yâ Resûlâ'llâh birine emret de (sırtıma artmak için) kaldırsın." dedi. "Olmaz!" buyurdular. "Öyle ise sen kaldır, üstüme at." dedi. Yine "Olmaz!" buyurdular. Bunun üzerine birazını döktükten sonra yine kaldırmaya davranıp: "Yâ Resûlâ'llâh, birine emret de üzerime atsın." dedi. "Olmaz!" buyurdular. Yine "Bâri sen üstüme at." dedi. Yine "Olmaz!" buyurdular. (Yine) birazını daha döktü. Sonra kaldırıp ve sırtına yüklenip gitti. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, onun hırsına olan taaccüplerinden dolayı gözümüzden nihân oluncaya kadar hep arkasından bakıp durdular. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, o maldan bir dirhem bâkî oldukça oradan kalkmadılar. 267

KİTÂBU'S-SALÂT Evlerde kılınan nâfile namazın fazîleti;İmanda İhlâs PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN, ENSÂR'DAN BİR MÜSLÜMANIN RİCÂSI ÜZERİNE, EVİNE GELEREK NAMAZ KILDIRMASI VE Bİ'L-MÜNÂSEBE, "ALLÂHU TEÂLÂ, RIZÂ-YI BÂRÎ'Yİ ARAYARAK 'LÂ İLÂHE İLLA'LLÂH' DİYEN KİMSEYİ CEHENNEM'E HARÂM ETMİŞTİR." BUYURMASI
Mahmûd b. er-Rebî' Şöyle demiştir: Ashâb-ı Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den ve Bedir'de hâzır olan Ensârdan Itbân b. Mâlik (radiya'llâhu anh bir gün) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, gözlerimde hayır kalmadı. (Halbuki) kavmime namaz kıldıran benim. Yağmurlar yağdığı vakit onlarla benim aramızda olan dere akar da mescitlerine gidip namaz kıldıramaz oluyorum. Yâ Resûlâ'llâh, gönlüm ister ki, bana gelip evimde namaz kıldırasın da Senin namaz kıldığın yeri namazgâh ittihâz edeyim." dedi. Râvî der ki: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Itbân'a: Itbân der ki: Ertesi sabah Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile Ebû Bekr, gün yükseldiği vakit bana geldiler. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem istîzân etti. Ben de (girmesine) izin verdim. Eve girdiğinde oturmadı. Sonra: "Evinin neresinde namaz kıldığımı istersin?" di(ye sor)du. Itbân der ki: Evin bir tarafını ona gösterdim. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (namaza) durup tekbîr aldı. Biz de (arkasında) durup saf olduk. İki rek'at kıldırıp selâm verdi. (Itbân) der ki: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i kendisi için pişirdiğimiz bir hazîre (yi yemesi) için alıkoyduk. Yurd(umuz)un ahâlîsinden birçok kimseler (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in teşrîfini haber alarak birer birer) ev(imiz)e gelip doldular. İçlerinden biri: "Mâlik b. ed-Duhayşin yâhud İbnü'd-Duhşün nerede?" di(ye sor)du. Huzzârdan biri: "O, Allâh'a ve Resûlu'llâh'a muhabbeti olmayan bir münâfıktır." dedi. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ona: "Böyle deme. Görmüyor musun ki, Lâ ilâhe illâ'llâh (Muhammedü'r-Resûlu'llâh) diyor. Ve bunu li-vechi'llâh söylüyor." buyurdu. (O, söyleyen de): "Allâh ve Resûlu'llâh a'lemdir." dedi. Itbân der ki: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi sellem'i münâfikîn hakkında (hep böyle) müteveccih ve hayırhâh bulurduk. (Sonra) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Allâhu Teâlâ rızâ-yı Bârî'yi arayarak Lâ ilâhe illâ'llâh diyen kimseyi nâr(-ı Cahîm)e harâm etmiştir." buyurdu. 268

KİTÂBU'S-SALÂT İbâdet yerinde resim bulundurmak;Resim yapmak;Yahûdi ve hıristiyanların kabirleri mescit edinme âdeti KABİRLERİ MESCİD İTTİHÂZ ETMENİN VE ÜZERLERİNE TESÂVÎR VE TEMÂSÎLİ ASIP DİKMENİN MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: (Bir def'a Ümmü'l-Mü'minîn) Ümmü Habîbe ile Ümmü Seleme radiya'llâhu anhümâ Habeşistan'da (gördükleri tesâvîr (ve temâsîl)i hâvî bir kiliseye dâir konuştular. (Sonra) bundan Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (de) bahsettiler. Buyurdu ki: Onlar, içlerinde bir sâlih kimse zuhûr edip vefât ettiğinde kabri üzerine bir mescit (namazgâh) binâ ve o mescide o suver (ve temâsîl)i tasvîr ed(ip ko)rlardı. İşte onlar Kıyâmet gününde mahlûkâtın en şerîrleridir." 269

KİTÂBU'S-SALÂT  HİCRETTE ME'ZÛN OLAN NEBİYY-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN MEDÎNE'Yİ TEŞRÎFİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (hicrete me'zun buyurulduğu zaman Medîne'yi) teşrîf edip Medîne'nin üst tarafında Benû Amr b. Avf'ın bulundukları mahallede (yurdda) konak etti. Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem onların içinde on dört gün ikâmet buyurdu. Sonra (dayıları olan) Benü'n-Neccâr'a haber gönderdi. Onlar da kılıçları boyunlarında asılı olarak geldiler. Devesi (Kasvâ') üstünde Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile terkisinde Ebû Bekr radiya'llâhu anh ve çevresinde Benü'n-Neccâr cemâati (oldukları halde yola çıkışları) hâlâ gözümün önündedir. Nihâyet Ebû Eyyûb (Hâlid b. Zeyd-i Ensârî')nin havlisinde devesini çökertti. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz) nerede namaz vakti girerse oracıkta namaz kılmayı severdi. Davar ağıllarında da kıldığı olurdu. (Sonra Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem) mescidin binâ olunmasını emretti. Benü'n-Neccâr takımına (adam) gönderip: "Ey Beni'n-Neccâr, arsanızın kıymetini bana söyleyin (de te'diye edeyim)." buyurdu. Onlar ise: "Va'llâhi olamaz. Biz, onun (bedel) kıymetini ancak Allâh'dan isteriz." dediler. (O çevrilmiş bahçenin) içinde şu söyliyeceklerim vardı: (Bir kere) müşrikîn kabirleri vardı. (Sonra) oyuk ve tümsek, bakılmamış harap yerleri vardı: (Bir kere) müşrikîn kabirleri vardı. (Sonra) oyuk ve tümsek, bakılmamış harap yerleri vardı. (Bir de) hurma ağaçları vardı. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem emretti. Müşrikîn kabirleri nebş (yâni kemikleri çıkarılıp başka yere defn) olundu. Sonra (o bakılmamış) harap yerler tesviye edildi. Sonra hurma ağaçları (diplerinden) kesildi. Hurma ağac(ı gövde)lerini (direk olarak) mescidin kıble tarafına sıra ile dizdiler ve kapının yan taşımaya başladılar. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem de onlarla birlikte (recez söyliyerek): "İlâhî, âhiret hayrından başka hayır (denecek bir şey) yoktur. Öyle ise Ensâr ile Muhâcirîne mağfiret et." buyuruyordu. 270

KİTÂBU'S-SALÂT Medîne Mescidinin inşâsı (Mescid-i Nebî) NAMAZDA, HAYVANIN SÜTRE İTTİHÂZINA DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, devesini kıblesine alarak namaz kılıp: "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in böyle yaptığını gördüm." demiştir. 271

KİTÂBU'S-SALÂT  PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) E NAMAZDA İKEN CEHENNEM'İN ARZEDİLDİĞİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Ben namaz kılarken nâr(-ı Cahîm) bana arzolundu." buyurduklarını rivâyet ediyor. 272

KİTÂBU'S-SALÂT Evlerde kılınan nâfile namazın fazîleti RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN "NAMAZINIZIN BİR KISMINI EVLERİNİZDE KILINIZ. (EVLERİNİZİ) KABİRLERE ÇEVİRMEYİNİZ" HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız. (Evlerenizi) kabirlere çevirmeyiniz." buyurduklarını (merfûan) rivâyet etmiştir. 273

KİTÂBU'S-SALÂT Yahûdi ve hıristiyanların kabirleri mescit edinme âdeti PEYGAMBERLERİN KABİRLERİNİ MESCİD İTTİHÂZ ETMENİN HÜRMETİNE DÂİR HADÎS
Abdullâh b. Abbâs İkisi şöyle demişlerdir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem son hastalığında (çektiği zahmetten dolayı) nezdinde olan bir hamîsayı (ikide bir) vech-i mübârekine örter dururdu. (Hamîsa) kendisine sıkıntı verdikce yine atıp yüzünü açardı. İşte o halde iken: "Yehûd ve Nasârâ'ya Allâh lâ'net etsin. Peygamberlerinin kabirlerini (kendilerine) mescit ittihâz ettiler." buyururdu (ki,) maksadı, onların yaptıklarından ümmeti tahzîr buyurmak idi. 274

KİTÂBU'S-SALÂT Hırsızlıkla itam olunan bir câriye kıssası MESCİDDE YATIP KALKMANIN MUBÂH OLDUĞUNA DÂİR RİVÂYETLER.
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Arap kabîlelerinden birinde bir siyah câriye vardı ki, âzâd edildiği halde (yine) o kabîle ile berâber (ikâmet ediyor)du. Dedi ki: Onların arasından -üzerinde kırmızı tirşelerden (yapılmış) vişâh bulunan- bir kız (gelin) gitti. Vişâhı üzerinden çıkardı, yâhud (vişâh) üzerinden düştü. Bulunduğu yere bir çaylak geldi. Onu atılmış bulup (semiz) bir et parçası diye kaptı. (Câriye) der ki: Beni (hırsızlıkla) ittihâm ettiler. Âişe radiya'llâhu anhâ der ki: Her tarafını aramışlar, hattâ ön tarafını bile aramışlar. (Câriye) der ki: Va'llâhi ben onlarla berâber ayakta durup dururken çaylak (tekrar) gelip vişâhı attı. O da (tam) ortalarına düştü. "İşte aklınız sıra beni ittihâm ettiğiniz şey! (Siz beni hırsız zannetiniz.) Halbuki ben berîyim. İşte vişâh!" dedim. Âişe radiya'llâhu anhâ der ki: (O siyâh câriye) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gelip kabûl-i İslâm eyledi. Mescid(-i Şerîfin bir kenarın) da ona mahsûs bir çerge, yâhud bir kıl çadır vardı. (Her vakit) bana gelir, yanımda konuşurdu. Ne zaman da yanıma otursa: "Vişâh işinin olduğu gün Rabbimizin yarattığı acâyipdendir. Şüphesiz ki O, bana küfür diyârından necat verdi." demeden edemezdi. (Bir gün) ona: "Ne oluyorsun? Her ne vakit benimle birlikte oturursan behemehâl bunu söylüyorsun." dedim. Bunun üzerine (demin anlattığım) kıssayı anlattı. 275

KİTÂBU'S-SALÂT Hz. Peygamber'in Hz. Ali'ye Ebû Turâb hitâbı MESCİDDE YATIP KALKMANIN MUBÂH OLDUĞUNA DÂİR RİVÂYETLER.
Sehl b. Sa'd Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gün ciğer pâresi) Fâtıma (tü'z-Zehrâ radiya'llâhu anhâ)nın hânesini teşrîf etti. Alî radiya'llâhu anh'in (orada) bulamadı. "Amcamın oğlu nerede?" diye sordu. (Fâtıma radiya'llâhu anhâ): "Aramızdan bir şey geçti. Darılışdık. O da gündüz uykusunu benim yanımda uyumadı." cevâbını verdi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, birine: "Bak, nerede?" buyurdu. (O adam gidip) geldi ve: "Yâ Resûlâ'llâh, Mescitte uyuyor." di(ye haber getir)di. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Mescidi) teşrîf etti. (Baktı) ki, yan tarafına yatmış, ridâsı bir yanından sıyrılmış, vücûdü toprağa bulanmış. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Ebû Türâb, kalk. Ebû Türâb, kalk." diye diye toprağı bedeninden silkmeğe başladı. 276
KİTÂBU'S-SALÂT Tahiyyetu'l-Mescid namazı TAHİYYETÜ'L-MESCİD HAKKINDA KATÂDE HADÎSİ Ebû Katâde Hâris b. Rıb'ıyy Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Bir kimse mescide girdiği vakitte oturmadan evvel iki rek'at kılsın." buyurdukları (merfûan) rivâyet olunuyor. 277

KİTÂBU'S-SALÂT Medîne Mescidinin inşâsı (Mescid-i Nebî) MESCİD-İ NEBEVÎ'NİN İLK ŞEKLİ VE HULEFÂ-Yİ RÂŞİDÎN ZAMÂNINDA TESVÎ' VE TEZYÎNİNE DÂİN İBN-İ ÖMER RİVÂYETİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Mescid(-i Şerîf-i Nebevî) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem zamânında ham kerpiç ile binâ olunmuş olup sakfı hurma dallarından, direkleri de hurma gövdeleri ağacından idi. Ebû Bekr radiya'llâhu anh (tevsîan ve tezyînen) hiçbir şey ziyâde etmedi. Ömer radiya'llûha anh (yalnız enini, boyunu) artırıp Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in ahd(-i saâdet)indeki (tarz-ı) binâya göre kerpiç ve hurma dallariyle binâ etti. Sonra Osmân radiya'llâhu anh (binâ-yı) Mescidi (tevsîan ve tezyînen) tağyîr edip (hem) çok genişletti, (hem de) duvarını (kerpice bedel) nakılşı taşlarla ve kireçle binâ etti. Ve direklerini nakışlı taşlardan, sakfını da sac ağacından yaptı. 278

KİTÂBU'S-SALÂT Medîne Mescidinin inşâsı (Mescid-i Nebî) AMMÂR (RADİYA'LLÂHU ANH) HAKKINDA PEYGAMBERİMİZİN BİR MU'CİZESİ
Ebû Saîd-i Hudrî (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunur ki, (bir gün) ahâdîs(-i Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i) söylemekle meşgûl idi. Derken Mescid(-i Şerîfin) binâsı bahsine geçip dedi ki: Biz, birer kerpiç taşıyorduk. Ammâr ise kerpiçleri ikişer ikişer taşırdı. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem onu (öyle) görünce üzerindeki toprağı silkerek: "Vah Ammâr! Vah Ammâr! Kendisini fie-i bâğiye katledecektir. (Ammâr) onları Cennet'e, onlar ise onu Cehennem'e da'vet ederler." buyurmağa başladı. Ebû Saîd radiya'llâhu anh der ki, Ammâr (bunu işidince): "Fitnelerden Allâh'a sığınırım." derdi. 279

KİTÂBU'S-SALÂT Câmi yaptırmak;Medîne Mescidinin inşâsı (Mescid-i Nebî) HAZRET-İ OSMAN'IN MESCİD-İ NEBEVÎ'Yİ TA'MÎRİ SIRASINDA HALKIN İ'TİRÂZI VE HALÎFE'NİN BUNLARA CEVÂBI
Osmân b. Affân (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, (Emîrü'l-Mü'minîn) Osmân b. Affân radiya'llâhu anh, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Mescid(-i Şerîf)ini (yeniden) binâ ettiği zaman halkın (i'tirâz ve inkâr kabîlinden) dedikoduları üzerine: "Siz çok söylemeğe başladınız. Her kim Rızâullâhı kasdederek (büyük, küçük) bir mescid binâ ederse, Allâhu Teâlâ da ona Cennet'te onun gibi bir ev binâ eder, buyurduğunu, ben Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim." demiştir. 280

KİTÂBU'S-SALÂT Kazaya karşı tedbir almak SİLÂHLA MESCİDE GİRMENİN NEHYİNE DÂİR CÂBİR HADÎSİ
Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: (Bir def'a) biri Mescid(-i Nebevî)den geçti. Yanında (temrenleri meydanda) oklar vardı. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (ona): "Temrenlerinden tut (da kimseye dokunmasınlar)." buyurdu. 281

KİTÂBU'S-SALÂT Kazaya karşı tedbir almak SİLÂHLA MESCİDE GİRMENİN NEHYİNE DÂİR CÂBİR HADÎSİ
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Her kim mescidlerimizin, yâhud çarşılarımızın birinden (yanında) ok varken geçecek olursa eliyle temrenlerinden tut(up öyle geç)sin ki, bir Müslümanı yaralamasın." 282

KİTÂBU'S-SALÂT Şiir söylemek MESCİDDE ŞİİR SÖYLEMENİN CEVÂZI VE BU HUSUSTA MÜCTEHİDLERİN İHTİLÂFI Hassân b. Sâbit (Mescitte şiir inşâdının cevâzı husûsunda) Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'in şâhit tutarak: "Allâh aşkına söyle, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: Hassân! Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den yana (küffâr-ı Kureyş'e) cevap ver. 'İlâhî, onu (yâni Hassân'ı) Rûhü'l-Kuds (Cibrîl) ile te'yîd et!, buyurduğunu işittin mi? (İşitmedin mi?)" di(ye suâl et)diği, onun da: "Evet (işittim)." dediği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. 283

KİTÂBU'S-SALÂT Kahramanlık oyunları (spor) SAVAŞ GÜCÜNÜ ARTTIRICI OYUN OYNAMANIN MUBÂH OLDUĞUNA DÂİR KÂ'B (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Kasem ederim ki, bir gün Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i hücremin kapısında (şu halde) gördüm: Habeşîler mescitte oyun oynuyor, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de ben oyunlarını seyredebileyim diye kendi ridâsiyle beni setrediyordu. Bir rivâyette harbeleriyle oynuyorlardı (diye vârid olmuştur). 284

KİTÂBU'S-SALÂT Borç ödemek;Fakirlerin borcunu bağışlamak SAVAŞ GÜCÜNÜ ARTTIRICI OYUN OYNAMANIN MUBÂH OLDUĞUNA DÂİR KÂ'B (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ
Kâ'b b. Mâlik (-i Ensârî) (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, (Abdullâh) b. Ebî Hadred-i Eslemî radiya'llâhu anhümâ (zimmetin) deki bir alacağını Mescid (-i Şerîf) de (hasmının yakasına yapışıp) mutâlebe etmiş (Her ikisinin de) Hâne-i Saâdette olan Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem işitecek derecede sesleri yükselmiş. (Resûl aleyhi's-salâtü ve's-selâm) onlara doğru çıkıp ve Hücre (-i Şerîfenin) perdesini aralayıp "Yâ Kâ'b!" diye nidâ buyurmuş. (Kâ'b): "Lebbeyk yâ Resûlâ'llâh." deyince mübârek elleriyle işâret vererek: "Şu kadarını, yâni yarısını alacağından bağışla." buyurmuş. (Kâ'b hemen): "Vallâhi bağışladım yâ Resûlâ'llâh." demiş. (Bunun üzerine İbn-i Ebî Hadred'e): "(Şimdi) kalk, öde." diye emretmiş. 285

KİTÂBU'S-SALÂT Cenâze namazı;Kabir ziyâreti MESCİDİ TEMZİLEMENİN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Bir zencî adam yâhud kadın Mescid(-i Şerîf)i süpürürdü. (Günün birinde) vefât etti. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Ne oldu? diye) sual buluyordu. "Vefât etti." dediler. "Bana (vefâtını) haber vermeli değil miydiniz? (Haydin) kabrini bana gösteriniz." buyurdu. (Ondan sonra) kabrinin başına varıp üzerine namaz kıldı. 286
KİTÂBU'S-SALÂT Fâiz;İçki ticâreti RİBÂ VE HAMRİN TAHRÎMİNE DÂİR ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Sûre-i Bakare'nin (sonlarındaki) ribâ âyetleri nâzil olduğu vakit Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Mescid(-i Şerîf)e çıktı. Ve bu âyetleri halka okuyup sonra hamr ticâretini (yâni almasını ve satmasını) tahrîm buyurdu. 287
KİTÂBU'S-SALÂT Cinler CİNN'DEN BİRİNİN PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) E, NAMAZ KILARKEN NAMAZINI BOZDURMAK İÇİN SALDIRMASI HAKKINDA EBÛ HÜREYRE (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) buyurdu ki: Cin (tâifesin)den bir ifrit dün gece namazımı bozdurmak için bana ansızın hücûm etti. (Lâkin) Allâhu Teâlâ (beni gâlip getirip) ona istediğimi yapmaya fırsat verdi. Sabah olunca hepiniz onu gör (üp seyred) esiniz diye Mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. (Fakat) kardeşim Süleyman (b. Dâvûd aleyhime's-salâtü ve's-selâm)'ın: "Yâ Rab, bana mağfiret et ve benden sonra kimseye olmıyacak bir mülkü, bana bağışla." demiş olduğu hatırıma geldi (de ifriti köpek gibi koğdum). 288

KİTÂBU'S-SALÂT  HANDEK GÜNÜ YARALANAN SA'D İBN-İ MUÂZ (RADİYA'LLÂHU ANH) İN VEFÂTI HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE RİVÂYETİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Sa'd b. Muâz (radiya'llâhu anh) Handek gününde ekhalinden (ki, şiryân-ı adudîsinden demektir) yaralanmıştı. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem yakından ıyâdet buyurabilmek için (ona mahsus) bir çadır kurdurdu. Mescitte (ve hemen yanı başında) Benû Gıfâr'dan (bâzı kimselere âit) bir hayme daha vardı. (İşte bu Gıfârîler kendi hallerinde oturup dururken) bir de bakmışlar ki, kendilerine doğru kan akıp geliyor. "Sizin tarafınızdan bize doğru gelen bu (kan) nedir?" dediler. Meğer Sa'd'in yarası akıp dururmuş. İşte (Sa'd) ondan vefât etti. 289

KİTÂBU'S-SALÂT Hastanın Kâ'be tavafı PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN HASTA OLAN ÜMMÜ SELEME (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) YA HALKIN ARKASINDAN RÂKİBEN BEYT'İ TAVÂF ETMESİNİ TAVSİYE BUYURMASI VE RESÛL-İ EKREM'İN MAKÂM-I İBRÂHÎM'DE NAMAZ KILMASI HAKKINDA HADÎS
Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Şöyle demiştir: (Esnâ-yı hacta) hasta olduğumu Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e arzettim. "Halkın arkasından (deveye) binerek tavâf et." buyurdu. (Öylece) tavâf ettim. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de Beyt (-i Muazzam)'ın tâ yanında namaza durmuş, ... sûresini okuyordu. 290

KİTÂBU'S-SALÂT Hz. Peygamber'in mu'cizeleri;Kerâmet KARANLIK BİR GECEDE PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN YANINDAN AYRILAN İKİ ZÂTIN ÖNLERİNİ ÇERÂĞA BENZER BİR ŞEYİN AYDINLATTIĞINA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Ashâb-ı Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'den iki zât bir karanlık gecede Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in nezdinden önlerinde parıldayan çerâğa benzer iki şey olduğu halde çıktılar. (İki refik) yekdiğerden ayrıldıkları zaman (o çerağlardan) her biri, biriyle berâber ayrıldı. Ve tâ evine gidinceye kadar (yolunu tenvîr etti). 291

KİTÂBU'S-SALÂT Ebû Bekr;Hz. Ebûbekr'in fazîleti;İslâm kardeşliği RESÛL-İ EKREM'İN, SON HASTALIĞI ESNÂSINDA MESCİD'DE ÎRÂD ETTİĞİ HUTBEDE DÂR-I BEKÂ'YA İNTİKÂLİNİ HABER VERMESİ HAKKINDA RİVÂYETLER;RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN BU HUTBESİNDE EBÛ BEKR (RADİYA'LLÂHU ANHL) İ MEHT Ü SENÂSI;EBÛ BEKR (RADİYA'LLÂHU ANH) İN FAZÎLETİ HAKKINDA DİĞER RİVÂYETLER
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (son hastalığında) hutbeye çıkıp: "Allâhu Teâlâ bir kulunu dünyâ ile kendi nezdinde olan (nevâl-i ukbâ) arasında muhayyer bıraktı. O da Nezd-i İlâhîdekini ihtiyâr etti." buyurdu. (Bu söz üzerine) Ebû Bekr (es-Sıddîk radiya'llâhu anh) ağlamağa başladı. Ben kendi kendime: "Allâhu Teâlâ'nın bir kulu dünyâ ile kendi nezdinde olan (nevâl-i ukbâ) arasında muhayyer bırakmasında, onun da Nezd-i İlâhîdekini ihtiyâr etmesinde ne var ki, bu pîr-i sâl-dîdeyi (böyle) ağlatıyor?" di(ye düşün)düm. (Meğer) o abd (-i muhayyer) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (kendisi) imiş! (Meğer) Ebû Bekr (es-Sıddîk radiya'llâhu anh) hepimizden a'lem imiş! (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr'i ağlar görünce) buyurdu ki: Yâ Ebâ Bekr, ağlama. Sohbet (yâni arkadaşlık) husûsunda da, (bezl-i) mâl husûsunda da nâsın bana en çok vergisi olan Ebû Berk'dir. Ümmetinden birini (kendime) halîl edinedim. Ebû Bekr'i edinirdim. Lâkin İslâm yüzünden (hâsıl) olan uhuvvet ve meveddet (şahsî hulletten efdaldir.) Mescitte Ebû Bekr'in kapısından başka seddedilmedik hiçbir kapı kalmasın. 292

KİTÂBU'S-SALÂT Ebû Bekr;Hz. Ebûbekr'in fazîleti;Kâ'be'de namaz BU HUSUSTA İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem vefâtı ile hitâma eren marazı esnâsında (mübârek) başını bir bez ile bağlamış olduğu halde mescide çıkıp minbere oturdu. (Orada) Allâh'a hamd ü senâ ettikten sonra buyurdu ki: Nâs içinde nefsi ve malı i'tibâriyle benim üzerimde Ebû Bekr b. Ebî Kuhâfe'den ziyâde menn ü atâsı olan hiç yoktur. Nâs içinden bir halîl edineyim, Ebû Bekr'i (kendime) halîl edinirdim. Lâkin İslâm yüzünden olan hullet efdaldir. Ebû Bekr'in kapısından başka bu mescitteki kapıların hepsini tarafımdan seddediniz. 293

KİTÂBU'S-SALÂT  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN FETH-İ MEKKE SENESİ BEYT-İ MUAZZAM'DA NAMAZ KILDIĞINA DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (fetih senesi) Mekke'yi teşrîf etti. Osmân b. Talha'yı çağırdı. O da (Beyt-i Muazzam'ın) kapısını açtı. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile berâber Bilâl, Üsâme b. Zeyd ve Osmân b. Talha (radiya'llâhu anhüm) içeriye girdiler. Sonra kapı kilitlendi. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz Hazretleri) orada bir saat (kadar) kaldı. Sonra çıktılar. İbn-i Ömer (radiya'llâhu anhümâ) der ki: (Onların çıktıklarını görünce) hemen koştum. Bilâl'e sordum. "Evet, (içeride) namaz kıldı." dedi. "Neresinde?" dedim. "İki direğin arasında." dedi. İbn-i Ömer der ki: Kaç (rek'at) kıldığını sormak aklıma gelmemiş. 294

KİTÂBU'S-SALÂT Gece namazı (teheccüt);Teheccüd SALÂT-I LEYL HAKKINDA İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) minberde (hutbe îrâd eder) iken biri: "(Yâ Resûlâ'llâh,) gece(nin nâfile) namazı hakkında ne buyurursun?" diye sordu. "İkişer ikişerdir. (Musallî) Sabah vaktin(in girdiğin)den şüphe ettiği zaman bir tek (rek'at) kılar ki (bu tek rek'at evvelce) kılmış olduklarını tekleştirir." İbn-i Ömer radiya'llâhu anhümâ der ki: "Geceleyin son namazınız' Vitir (yâni tek rek'at) olsun. Çünkü Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bunu emretmiştir." 295

KİTÂBU'S-SALÂT  MESCİDDE UZANIP YATMANIN CEVÂZI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ZEYD HADÎSİ
Abdullah İbn-i Zeyd Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i Mescid(-i Şerîf)de sırt üstü yatıp bir ayağını diğeri üzerine attıklarını gördüğü (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunur. 296

KİTÂBU'S-SALÂT Cemâatle kılınan namazın fazîleti MESCİDDE KILINAN NAMAZIN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (İnsanın) cemâatle namazı, evinde ve (ahz u i'tâ ettiği) pazarda (yalnızca kıldığı) namazdan yirmi beş derece ziyâde olur. (Çünkü) sizlerden biri, abdeste niyet edip abdestini tamam aldığı ve namazdan başka bir kasdi olmaksızın mescide gittiği zaman tâ mescide girinceye kadar hiçbir adım atmaz ki, Allâhu Teâlâ o adımından dolayı onu bir derece (daha) yükseltmesin ve bir günâhını eksiltmesin. Mescide girince de mescit onu alıkoydukça (yâni orada kaldıkça) hep namazda (imiş gibi sevâba nâil) olur. Ve namaz kıldığı yerden ayrılmadığı ve kendisinden (kimseye ezâ sâdır ya) hades vâkı' olmadığı müddetce (yanındaki) melekler: "İlâhî, buna mağfiret et. İlâhî, buna rahmetini râlgân eyle." diyerek ona duâ ve istiğfâr ederler. 297

KİTÂBU'S-SALÂT Birlik, beraberlik RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN "MÜ'MİN İLE MÜ'MİN DUVAR GİBİDİR. BİRBİRLERİNİ SIMSIKI TUTARLAR" HADÎSİ
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Mü'min ile mü'min (yekdiğere karşı) duvar(ın eczâsı) gibidir. Biribirini sımsıkı tutarlar." buyurduğu ve (bunu) söylerken (mübârek) parmaklarını teşbîk et(tiği, yâni parmaklarını biribirine geçirip kilitle)diği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. 298

KİTÂBU'S-SALÂT  SECDE-İ SEHİV HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir def'a) bize Öğlen, ya İkindi namazlarından birini kıldırırken iki rek'attan sonra selâm verdi. Ondan sonra mescidin içinde yana uzatılmış bir tahta parçasına doğru kalkıp oraya gadaplı gibi (bir hey'ette) dayandı. Ve sağ eli(nin içi)ni sol elinin arkası üstüne koyduktan sonra parmaklarını teşbîk edip sağ yanağını sol elinini ardına yapıştırdı. (Ve o hey'et üzere baka durdu.) Acele çıkmak isteyenler mescidin kapılarından çıkıp (kendi kendilerine): "Namaz kısaldı." dediler. Cemâatin içinde Ebû Bekr ve Ömer (radiya'llâhu anhümâ) da vardı. Bunlar (mehâbet-i huzûrdan dolayı) çekinerek bir şey söylemediler. Yine o cemâatin içinde kolları uzun olduğu için Zü'l-yedeyn dedikleri bir zât vardı. (O zât): "Yâ Resûlâ'llâh, unuttun mu? Yoksa namaz mı kısaldı?" di(ye sor)du. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz): "Ne unuttum, ne de kısaldı." buyurdu. Sonra: "Zü'l-yedeyn'in dediği gibi mi?" di(ye suâl et)di. "Evet." denilince (hemen) ileriye varıp namazdan eksik bıraktığını kıldırdı. Sonra selâm verdi. Sonra tekbîr alıp secdeye vardı. (Her vakitki) sücûdu kadar, yâhud daha uzun müddet secdede kaldı. Sonra başını kaldırıp tekbîr aldı. Sonra tekbîr alıp (yine) secde etti. Sonra (yine) başını kaldırıp tekbîr aldı. Bu hadîsin râvîlerinden İbn-i Sîrîn'e: "Sonra selâm verdi mi?" diye sormuşlar. O da: "(İmrân b. Husayn'ın) sonra selâm verdi (dediğini bana haber verdiler.)" demiştir. 299

KİTÂBU'S-SALÂT  PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZ KILDIĞI MAHALDE TEBERRÜKEN NAMAZ KILMANIN CEVÂZI HAKKINDA İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer (Medîne ile Mekke) yolunun bâzı yerlerinde namaz kılıp: "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in buralarda namaz kıldığını gördüm." dediği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. 300

KİTÂBU'S-SALÂT  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN VEDÂ HACCI'NA ÇIKTIĞINDA KONAKLADIĞI VE NAMAZ KILDIĞI MAHALLER HAKKINDA İBN-İ ÖMER RİVÂYETLERİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Umre'ye gittiği zamanlarda ve Hacc(etü'l-Vedâ')a çıktığı vakitte Zü'l-Huleyfe'de (mukaddemâ) Zü'l-Huleyfe'deki mescidin yerinde duran bir Nugaylân ağacı altında (râhilesinden inip) konaklardı. (Kezâ) güzergâhı o yola uğrayan bir gazâdan, ya hacdan, ya umreden avdet buyurduğunda Batn-ı Vâdî'den (ki, Vâdi'l-Akîk'dir) iner. Batn-ı Vâdî'nin üstüne çıkınca da vâdînin ağzında ve şark cihetindeki Bathâ'ya (yâni kumsal yere) konup âhır-ı leylde oracıkta sabah oluncaya kadar mola verirdi. (Gece istırahatgâhı işte orası olup) ne taş mescidin yanında, ne de üzerinde (öteki) mescit (binâsı) olan Kayatepe idi. (Abdullâh b. Ömer'den rivâyet eden râvî der ki:) Orada Abdullah (b. Ömer)in namaz kıldığı yerde, içinde (müteaddit) kum yığınları olan bir haliç (yâni derin bir vâdî girintisi) vardı ki, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem orada namaz kılarmış. Sel(ler) Bathâ'da (ki kumları getire getire) haliçteki kum yığınlarını düzleyip Abdullâh (b. Ömer)in namaz kıldığı o yeri belirsiz etti. Yine (râvî der ki:) Abdullâh (b. Ömer) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Şerefü'r-Revhâ'daki mescidin berisine müsâdif küçük mescidin yanında namaz kıldığını söylerdi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in namaza durduğun vakit sağına düşer." derdi. (Bahsettiği) o mescit de Mekke'ye doğru gittiğin vakit yolunun sağ tarafına gelir. Onunla büyük mescidin arası bir taş atımı, yâhud ona yakın (bir mesâfe) dir. Yine Abdullâh, Munsarafü'r-Revhâ'nın yanındaki Irk'a (yâni) tepeciğe) doğru namaz kılardı. Bu tepeciğin müntehâ-yı tarafı Mekke cihetine gittiğin vakit Munsaraf ile kendi beynindeki mescidin kurbünde caddenin kenarına varır. Oracıkta bir mescit binâ olunmuş ise de, Abdullâh (b. Ömer) o mescitte namaz kılmazdı. Onu ya solunda, ya ardında bırakarak mescidin kıble cihetinde Irk'ın kendisine (müteveccihen) namaz kılardı. Abdullâh, Revhâ'dan zevalden sonra çıktığında salât-ı Zuhru oraya gelinceye kadar kılmayıp orada kılar, Mekke'den döndüğünde de oraya sabahtan bir saat evvel, yâhud âhır-ı seherde yolu düşerse orada tâ Sabah namazını kılıncaya kadar geceleyip mola verirdi. Yine Abdullâh'ın dediğine göre, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Rüveyse'ye varmadan caddenin sağında ve alnına gelen cihetinde Rüveyse menzilhânesinin iki millik azıcak berisinde bir tepeciğe kadar geniş ve düz bir yerde (bitmiş olan) koca bir ağacın altına konardı. (Bu ağacın) yukarısı kırılmış, içi oyulmuştur. Özdeği (sâkı) hâlâ durur. Dibinde birçok kum yığınları vardır. Yine Abdullâh der ki: Giderken: Arac'in arkasına düşen yokuşca bir sel yatağının kenarında, caddenin sağında ve yolu gösteren kayaların (yâhud ağaçların) yanında ve o kayaların (yâhud ağaçların) arasında Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem genişce bir tepeye doğru namaz kıldı. Namazgâh(-ı şerîf)in yanıbaşında iki üç kabir mevcuttur ki, üstlerinde taş yığınları vardır. Abdullâh Öğlen vakti şemsin zevalinden sonra Arac'dan kalkıp Öğle namazını (işte) o namazgâhda kılardı. Yine Abdullâh der ki: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem caddenin solunda ve Herşâ (dağı) nın ilerisindeki inişte kâin büyük ağaçların yanında konak ederdi. Bu iniş Herşâ (dağı)nın kenarına mülâsıktır. 301

KİTÂBU'S-SALÂT Sütre PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN BAYRAM NAMAZLARINDA ÖNÜNE BİR HARBE DİKTİRDİĞİNE DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem bayram günü (namaza) çıktığı zaman (hâdimine) bir harbe taşımanısı emrederdi. (O harbe namazda) karşısına dikilir, kendisi de ona doğru namaz kılar, halk da arkasından namaza dururlardı. Bunu seferde (de) yapardı. (Râvî der ki:) Ümerânın (bayram namazlarında) harbe taşıtması bundan ileri geliyor. 302

KİTÂBU'S-SALÂT Sütre BU BABDA EBÛ CÜHAYFE HADÎSİ;PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN ÖNÜNDE BİR HARBE DİKİLMİŞ OLDUĞU HALDE ÖNÜNDEN EŞEK VE KADIN GEÇTİĞİ HALDE NAMAZINA DEVÂM ETTİĞİNE DÂİR EBÛ CÜHAYFE HADÎSİ
Ebû Cuhayfe Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Bathâ'da önünde bir harbe (dikilmiş) olduğu halde Öğlen ile İkidi namazlarını ikişer rek'at kıldırdığını ve (namaz içinde iken) önünden kadın da, eşek de geçtiğini (sened-i muttasıl ile) rivâyet etmiştir. 303

KİTÂBU'S-SALÂT  NAMAZ ESNÂSINDA MUSALLÎ İLE DUVAR ARASINDAKİ MESÂFE HAKKINDA SEHL HADÎSİ
Sehl b. Sa'd Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in musallâsı (yâni namaz kıldığı yer) ile (kıble cihetindeki) duvar arasında bir davar geçebilecek kadar yer olduğu (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur. 304

KİTÂBU'S-SALÂT  PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN YANINDA BİR ASÂ, YÂHUT KISA BİR MIZRAK, BİR DE SU MATARASI OLDUĞU HALDE KAZÂ-YI HÂCETE ÇIKTIĞINA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (kazâ-yı) hâcete çıktığı zaman bir çocukla berâber yanımızda ucu harbeli bir asâ, ya (harbesiz) asâ, yâhud kısa bir mızrak, bir de su matarası olduğu halde (hizmet için) ardından giderdik. İşini bitirince matarayı eline verirdik. 305

KİTÂBU'S-SALÂT  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN, ÜZERİNDE MUSHAF-I ŞERÎF BULUNAN DİREĞİN YANINDA NAMAZ KILMAYI İ'TİYÂD EDİNDİĞİNE DÂİR SELEME HADÎSİ
Seleme İbn-i Ekva' Ravi, Mushaf'ın yanındaki direğe doğru namaz kılarmış. Biri ona: "Görüyorum, hep bu direğin yanında namaz kılmağa çalışıyorsun." demiş. O da: "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in bu direğin yanında (namaz) kılmayı ihtiyâr ettiğini gördüm (de onun için)." cevâbını vermiş. 306

KİTÂBU'S-SALÂT Kâ'be'de namaz NEBİYY-İ MUHTEREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN KÂ'BE'DE NEREDE NAMAZ KILDIĞINA DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (evvelce yazılan) Kâ'be'ye duhulleri hadîsi (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. (Müşârün-ileyh bunda) diyor ki: Bilâl (Kâ'be-i Muazzama'dan) çıktığı anda kendisine: "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ne yaptı?" diye sordum. "Bir direği sağ, bir direği sol, üç direği de arka tarafına aldı." dedi. Beyt(i Muazzam) o zaman altı direk üzerinde idi. Diğer rivâyette "İki direği sağ tarafına." denilmiştir. 307

KİTÂBU'S-SALÂT  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN DEVEYİ YÂHUT SEMERİNİ SÜTRE YAPARAK NAMAZ KILDIĞINA DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in binit devesini aykırı (vaziyette) bulundurup ona karşı namaz kıldığı (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunur. (İbn-i Ömer'den bu hadîsi rivâyet eden Nâfi'a): "Ya develer ayağa kalkarsa ne (yapmalı) dersin?" diye sorulmuş. O da: "(Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem böyle bir hal vukûunda) semeri (başka tarafa) alıp diker ve semerin art kaşına doğru namaz kıl (makta devâm ed)erdi. İbn-i Ömer de bunu yapardı." cevâbını vermiş. 308

KİTÂBU'S-SALÂT  UZANIP YATAN BİR KİMSEYE KARŞI NAMAZ KILMANIN CEVÂZINA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Siz, bizleri kelb ve himâr ile bir mi tutuyorsunuz? Kasem olsun ki, (aleyhi's-salâtü ve's-selâm'ın öyle hâlini) bilirim ki, ben, serîr üzerinde yan yatmış bulunurdum da Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem teşrîf eder, serîrin tâ ortasına müteveccihen namaza dururdu. Ben bir ihtiyaç üzerine kalkmak istediğimde (oturup) kıblesine karşı gelm(ekle ezâ verm)eyeyim diye serîrin ayakları tarafından yorganımdan sıyrılıp çıkar (gider)dim. 309

KİTÂBU'S-SALÂT Namaz kılanın önünden geçmek EBÛ SAÎD-İ HUDRÎ (RADİYA'LLÂHU ANH) İN, ÖNÜNDE SÜTRE BULUNDUĞU HALDE, ÖNÜNDEN GEÇEN BİR KİMSEYE MUÂMELESİ VE BU HUSUSTA PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) DEN RİVÂYET ETTİĞİ HADÎS
Ebû Saîd-i Hudrî Ravi, bir cum'a günü kendisini gelenden geçenden setredecek bir şeye doğru namaz kılıyormuş. Ebû Muayt oğullarından bir genç, önünden geçmek istemiş. Ebû Saîd radiya'llâhu anh, göğsüne bir yumruk vurup (onu) defetmiş. O genç etrâfına bakınmış. Onun önünden başka geçecek (yol) bulamamış. (Dönüp yine geçmeğe davranmış. Ebû Saîd radiya'llâhu anh daha şiddetli sûrette defetmiş. (O genç) Ebû Saîd'e söğdükten sonra (Medîne'de vâlî olan) Mervân (b. el-Hakem)in yanına gidip Ebû Saîd radiya'llâhu anh'in ettiği muâmeleden şikâyet etmiş. Arkasından Ebû Saîd de Mervân'ın yanına girmiş. (Mervân): "Yâ Ebâ Saîd, (şu) kardeşinin oğlu ile ne alıp veremiyorsun?" demiş. O da: "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: İçinizden biri kendisini gelenden, geçenden koruyacak bir sütreye karşı namaza durup da biri önünden geçmeğe davranacak olursa onu defetsin. Dinlemezse onunla mukâtele etsin. Çünkü o, ancak bir şeytandır." cevâbını vermiş. 310

KİTÂBU'S-SALÂT Namaz kılanın önünden geçmek MUSALLÎ'NİN ÖNÜNDEN GEÇMENİN KERÂHETİNE DÂİR EBÛ CÜHEYM HADÎSİ VE DİĞER RİVÂYET TARİKLERİ
Ebû Cüheym b. el-Hâris (b. es-Sımna) el-Ensârî Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Musallînin önünden geçen kimse, üzerine ne kadar (günah) aldığını bilse o (musallî)nin önünden geçmektense kırk (bilmem ne kadar zaman yerinde) durmayı daha hayırlı bulur. Râvî der ki: Kırk gün mü, ay mı, yoksa yıl mı dedi? bilemiyorum. 311
KİTÂBU'S-SALÂT Vitir namazı MUSALLÎ'NİN ÖNÜNDEN GEÇMENİN KERÂHETİNE DÂİR EBÛ CÜHEYM HADÎSİ VE DİĞER RİVÂYET TARİKLERİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, ben onun firâşında aykırı yat(ıp uyu)duğum halde (bana doğru) namazını kılar ve Vitri kılmak istediği sırada beni de uyandırır dı. Vitri onunla birlikte kılardım. 312

KİTÂBU'S-SALÂT  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN OMUZUNDA BİR ÇOCUK BULUNDUĞU HALDE NAMAZ KILDIĞINA DÂİR EBÛ KATÂDE HADÎSİ
Ebû Katâde Hâris b. Rıb'ıyy (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunur ki,) Zeyneb bint-i Resûlullâl salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Ebü'l-Âs İbni'r-Rebî b. Abd-i Şems (radiya'llâhu anh) den kerîmesi Ümâme'yi Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem taşıyarak namaz kılar ve secdeye vardıkca (yere) bırakıp (secdeden) kalktıkca tekrar taşırdı. 313

KİTÂBU'S-SALÂT  PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN, NAMAZDA İKEN ÜZERİNE DÖL EŞİ ATILMASI ÜZERİNE KUREYŞ'E BEDDUÂSI VE BUNUN BEDİR'DE TAHAKKUKU HAKKINDA İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Ravi'nin, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem üzerine (küffâr-ı) Kureyş tarafından döl eşi atılması üzerine, aleyhlerinde duâ buyurulduğu hakkındaki rivâyeti ki, yukarıda (177. hadîsde) geçmişti. Burada (ki rivâyete nazaran) da (hadîsin sonunda) şöyle demiştir: Sonra (Umâreti'bni'l-Velîd hâric olmak üzere) bunları Kalîb'e, yâni Bedir'deki çukura sürüklediler. Sonra Resulullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Ashâb-ı Kalîb'in hemen ardından lâ'net gönderildi." buyurdu. 314

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT

 İkindi namazının vakti BEŞ VAKİT NAMAZIN VAKTİLERİ HAKKINDA EBÛ MES'ÛD HADÎSİ
Ebû Mes'ûd Ukbe İbn-i Amr (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunur ki, Irak'ta (iken) bir gün Muğîre b. Şu'be radiya'llâhu anh'in yanına girdi ki, (o gün Muğîre nasılsa İkindi) namazını geç vakte bırakmıştı. Ona dedi ki: Yâ Muğîre, bu (yaptığın) nedir? Bilmiyor musun ki, Cibrîl (aleyhi's-salâtü ve's-selâm) inip namaz kıldı. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de (ardında) kıldı. Sonra (bir daha) kıldı. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de (ardında bir daha) kıldı. Sonra (bir daha) kıldı. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de (ardında bir daha) kıldı. Sonra (bir daha) kıldı. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de (ardında bir daha) kıldı. Sonra (bir daha) kıldı. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de (ardında bir daha) kıldı. Sonra: "(İşte) bununla emrolundum." dedi. 315

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Emr-i bi'l ma'rûf nehy-i ani'l-münker;İyiliği emir, kötülükten men;Namaz kılmak;Oruç HAZRET-İ ÖMER'DEN SONRA VUKÛ' BULACAK FİTNE HAKKINDA HUZEYFE RİVÂYETİ
Sâhib-i Sırr-ı Resûl Huzeyfe b. el-Yemân Absî Şöyle demiştir. (Bir gün Emirü'l-Mü'minîn) Ömer radiya'llâhu Teâlâ anh'in yanında oturuyorduk. "Resûlullâhu aleyhi ve sellem'in fitne hakkındaki sözlerini (bakalım) hanginiz bellemiş?" diye sordu. Dedim ki: Ben. Hem de nasıl söylediyse öylece. (Ömer): "Ona, yâhud buna karşı (Amma da) cür'etin varmış!" dedi. Dedim ki: İnsanın ehli, malı, evlâdı, komşusu yüzünden dûçâr olduğu fitneye namaz, oruç, sadaka, emir (bi'l-ma'rûf), nehiy (ani'l-münker) keffâret olur. "Hayır, (sormak) istediğim bu (fitne) değil, deniz nasıl kudurursa öylece kuduran fitnedir." dedi. (Bunun üzerine Huzeyfe): "Yâ Emîre'l-Mü'minîn, o fitneden sana bir şey yok. Çünkü muhakkak seninle onun arasında kilitli bir kapı vardır." dedi. Huzeyfe der ki: (Ömer): "Kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?" diye sordu. "Kırılacak." dedim. "Demek ki (tâ Kıyâmete kadar) kilitlenemiyecek." dedi. Huzeyfe'ye biri: "Ömer kapıyı biliyor muydu?" diye sordu. "Evet, yarından evvel bu akşamın geleceğini bildiği gibi (biliyordu.) Benim ona söylediğim sözde yalan yanlış yoktur." dedi. "Ya kapı kimdir?" diye sordular. "Ömer (in kendisi) dir." cevâbını verdi. 316

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Namaz kılmak HUD 114 NOLU ÂYET-İ KERÎMESİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: (Bir def'a) bir kimse (yabancı) bir kadından bir bûse aldı. (O adam) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gelip keyfiyyeti haber verdi. Allâhu Azze ve Cel Hazretleri ... âyet-i kerimesini inzâl buyurdu. O kimse: "Yâ Resûlâllâh, bu yalnız benim için mi?" diye sordu. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de: "Ümmetimin âmmaten, kâffeten hepsi içindir," buyurdu. (Buhârî'nin) yine İbn-i Mes'ûd'dan olan diğer rivâyâtında: "Ümmetimden bununla âmil olan (herkes) içindir." denilmiştir. 317

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Namaz kılmak BEŞ VAKTİ NAMAZIN, KÜÇÜK GÜNAH İŞLEYENLERE TEVBE MAKÂMINA KÂİM OLACAĞI;BÜYÜK GÜNAHLARDAN KAÇINMAK ŞARTI İLE VAKTİNDE KILINAN NAMAZLAR, ARALARINDA GEÇEN GÜNAHLARA KEFFÂRET OLACAĞI;AMELLER İÇİNDE ALLÂH'A DAHA SEVGİLİ OLANLAR. BUNLAR İÇİNDE EN BAŞTA GELENİN VAKTİNDE KILINAN NAMAZ OLDUĞUNA DÂİR İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e: "Amellerin hangisi Allâha daha sevglidir?" diye sordum. "Vaktinde (kılınan) namaz." buyurdu. "Sonra hangisi?" dedim. "Birr-i vâlideyn." buyurdu. "Sonra hangisi? dedim. "Allah yolunda cihâd." buyurdu. (İbn-i Mes'ûd) der ki: Bunları Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem bana söyledi. Daha ziyâdesini soraydım yine bana haber verecekti. 318

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Namaz kılmak BEŞ VAKİT NAMAZIN, GÜNAHLARI GİDERECEĞİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim (Bir def'a): "Söyleyin, birinizin kapısı önünde bir akar su bulunsa (sâhib-i hâne de) günde beş def'a içinde yıkansa, ne dersiniz? (vücûdünün) kirinden, pasından bir şey bırakır mı?" buyurdu idi. "Hayır, hiçbir kir, pas bırakmaz, hiçbir şey bırakmaz." dediler. (Bunun üzerine) buyurdu ki: Beş (vakit) namaz da işte bunun gibidir. Onlarla Allâhu Teâlâ günahları yıkar, siler. 319

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Namazı dosdoğru kılmak;Tükürmek NAMAZ KILARKEN SECDEDE NASIL DAVRANILACAĞINA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Secde ederken (secdenizi) yolunda yapınız. (Namaz kılan kimse) kollarını köpek gibi yere yaymasın. Tükürdüğü vakit de ne önüne, ne sağına tükürsün. Çünkü o, Rabbi ile münâcât ediyor. 320

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Öğle namazı vakti "SICAĞIN ŞİDDETİ CEHENNEM'İN KAYNAMASINDANDIR..." HADÎSİ;YAZIN SICAĞINDA ÖĞLE NAMAZINI SERİN ZAMÂNA TE'HÎRİN MÜSTEHAB OLDUĞU
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resulullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Sıcak şiddetlendiği vakitte salât (-ı Zuhru) serinliğe bırakınız. Zîrâ sıcağın şiddeti Cehennem'in kaynamasındandır. Nâr(-ı Cehennem) Rabbine arz-ı şekvâ etti. "Yâ Rab, beni ben yiyorum. (İzin ver)" dedi. Allâhu Teâlâ da iki def'a nefes almasına izin verdi. Nefesin bir kışın, diğeri yazın. En çok ma'rûz olduğunuz sıcak ile sizi en ziyâde üşüten zemherîr (işte budur). 321

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Öğle namazı vakti İBRÂD (ÖĞLEYİ SICAK GÜNLERDE TE'HÎR ETMEK) HAKKINDA EBÛ ZERR-İ GIFÂRÎ HADÎSİ
Ebû Zerr-i Gıfârî Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte bir seferde bulunuyorduk. Müezzin (Bilâl-i Habeşî radiya'llâhu anh) Öğlen ezânını okumak istedi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Serinliği bekle (de öyle oku)." buyurdu. (Bir müddet) sonra yine okumağa davrandı. Yine: "Serinliği bekle (de öyle oku)." buyurdu. (Müezzin) tâ tepelerin gölgelerini uzanmış gördüğümüz zamâna kadar (bekledi). Buhârî'nin bu hadîse âit rivâyetinde: Bunun üzerine Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 'Şüphesiz sıcağın şiddeti Cehennem'in kaynamasındandır. Binâenaleyh sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız." ziyâdesi vardır. 322

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Öğle namazı vakti;Soru sormak NÂHOŞ VE LÜZUMSUZ SORU SORMANIN MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (Bir def'a) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem güneş (nısfü'n-nehârdan) meylettiğinde (Hücre-i Saâdetten) çıktı. Öğleni kıldırdıktan sonra minbere (çıkıp) ayakta durdu. Kıyâmetten bahis buyurdu. O gün (pek) büyük şeyler olacağını haber verdi. Sonra: "Bana bir şey sormak isteyen varsa (şimdi) sorsun. Bu makâmımda durduğum müddetçe bana her ne sorarsanız (hemen) haber vereceğim." buyurdu. Halk (Nebî aleyhi's-salâtü ve's-selâm'ın gazabından müteessir olarak) pek ziyâde ağlaştılar. (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de) tekrar tekrar hep "Sorsanıza!" diyordu. Derken Abdullâh b. Huzâfe es-Sehmî (radiya'llâhu anh) ayağa kalkıp "Benim babam kimdir?" diye sordu. "Baban Huzâfe'dir." buyurdu. Sonra yine: "Sorsanıza!" (diye ilhâh) buyurdu. Bunun Üzerine Ömer b. el-Hattâb (radiya'llâhu anh) iki diz üstü gelip: "Yâ Resûlâ'llâh bu kadarı elverir. Biz) Allâhu Teâlâ'yı Rab, İslâm'ı din, Muhammed (salla'llâhu aleyhi ve sellem)'i Nebî olarak kabûl ve tasdîk ettik." dedi. Bunun üzerine (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem biraz) sükût buyurduktan sonra: "Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu. Ne böyle hayrın, ne de böyle şerrin mislini görmüş değilim." buyurdu. 323

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindi namazının vakti;Öğle namazı vakti;Sabah namazının vakti BEŞ VAKİT NAMAZIN KILINIŞ VAKİTLERİ İLE İLGİLİ EBÛ BERZE HADÎSİ
Ebû Berze (Nadle b. Ubeyd-i Eslemî) Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem sabah namazını her birimiz yanında oturanı tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman kıldırır, bu namazda altmıştan yüz âyete kadar okurdu. Öğlen namazını güneş (mağribe doğru) meylettiği vakitte kıldırırdı. İkindiyi de (öyle bir saatte kıldırır ki,) birimiz (namazdan sonra mescitden) Medîne'nin en uzak yerine gider (evine) dönerdi de güneş henüz dipdiri bulunurdu. Râvî (Ebu'l-Minhâl Seyyâr b. Selâme) Akşam namazı hakkında (Ebû Berze radiya'llâhu anh'in) ne dediğini unutmuş. (Ebû Berze) demiş ki: (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) yatsı namazı gecenin (ilk) sülüsüne -sonradan deyişine göre yarısına- kadar te'hirde beis görmezdi. 324

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Namazların rekât sayısı;Yatsı namazı vakti CEM'-İ SALÂTEYN HAKKINDA İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem öğlen ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı (birlikte) yedi (rek'at) ve sekiz (rek'at) olarak kıldırdı. 325

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Yatsı namazı vakti CEM'-İ SALÂTEYN HAKKINDA İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Ebû Berze (Nadle b. Ubeyd-i Eslemî) Ravi'nin (evkât-ı) salâvât hakkında biraz yukarıda geçen (324 rakkamlı) hadîsi ki, bu rivâyette (Sahâbî-i müşârün-ileyh) yatsı namaz(larının vakti)nden bahsederken: "(Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) bu (namaz) dan evvel uyumaktan ve ondan sonra da oturup konuşmaktan hoşlanmazdı" (ziyâdesi) vardır. 326

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindi namazının vakti İKİNDİNİN TA'CÎL VE TE'HÎRİ İLE İLGİLİ ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSLERİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Biz (vaktiyle) ikindi namazını kılardık. Sonra insan Benû Amr b. Avf (yurdun)a giderdi de onları ikindiyi kılıyor bulurdu. 327

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindi namazının vakti İKİNDİNİN TA'CÎL VE TE'HÎRİ İLE İLGİLİ ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSLERİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, güneş henüz yüksek ve dipdiri iken ikindi namazını kıldırdı. (Namazdan sonra) avâlîye giden insan oraya varırdı da güneş hâlâ yüksek bulunurdu. 328

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindi namazının fazîleti İKİNDİ NAMAZINI KAÇIRANLARIN UĞRIYACAKLARI MUSÎBETLERE DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İkindi namazını kaçıran kimse sanki ehl (ve ıyâl) ini de, malını da elinden kaçırmış, (helâklariyle musâb olmuş) gibidir. 329

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindi namazının fazîleti "HER KİM SALÂT-I ASR'I (AMDEN) TERKEDERSE, AMELİ BÂTIL OLUR" HADÎSİ
Büreyde b. el-Husayb-ı Eslemî Bulutlu bir günde şöyle demiştir: İkindi namazını ta'cîl ediniz. Zîrâ Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Her kim salât-ı asrı (amden) terkederse ameli bâtıl olur." buyurdu. 330

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Rü'yetullah KIYÂMET GÜNÜNDE MÜ'MİNLERİN, RABLARINI NASIL GÖRECEKLERİ; VE SABAH VE İKİNDİ NAMAZLARININ EDÂSI HAKKINDA CERÎR (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ
Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Bir gece Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte bulunuyorduk. (Ayın on dördüne müsâdif idi.) Kamere bakıp buyurdu ki: Şu ayı nasıl rü'yetinden hiç biriniz mahrûm olmaksızın hepiniz (zahmetsizce) görüyorsanız, Rabbiniz (Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri) ni de öylece göreceksiniz. Artık güneşin tulûundan da, gurûbundan da evvelki namazların hiç birinden alıkonmamak elinizden gelirse (ona) çalışınız. 331

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Namaz kılmak SABAH VE İKİNDİ NAMAZLARININ FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Hergün) birtakım melâike geceleyin, diğer takım melâike de gündüzün yekdiğeri müteâkib size gel(ip içinizde kal)ırlar. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında buluştukdan sonra (evvelce) içinizde kalmış olanlar semâya urûc ederler. Rablar (Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri namaz kılmış kullarının) hallerine a'lem iken (yine o meleklere: "Kullarımı ne halde bıraktınız?" diye sorar. Onlar da: "Onları namaz kılarken bıraktık. Nitekim namaz kılarlarken bulmuştuk." cevâbını verirler. 332

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindi namazının vakti İKİNDİ VE SABAH NAMAZLARININ BİRER REK'ATİ VAKTİ İÇİNDE, KALANI VAKİT DIŞINDA KILINIRSA, KILINAN NAMAZLARIN SAHÎH OLDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ VE BU BÂBDA FUKAHÂNIN İCTİHÂDI
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Biriniz ikindi namazından bir secdeyi gün batmadan evvel yetiştirecek olursa namazını tamamlasın. Sabah namazından da bir secdeyi gün doğmadan yetiştirecek olursa namazını tamamlasın. 333

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT  "SİZDEN EVVEL GELEN ÜMMETLERE NİSBETLE SİZİN BEKÂNIZ, İKİNDİ NAMAZINDAN GURÛB-I ŞEMSE KADARDIR". HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den (şu temsîli) işittim. Buyuruyordu ki: Sizden evvel gelen ümmetlere nisbetle sizin (dünyâda müddet-i) bekânız (bütün güne nisbetle) ikindi namazından gurûb-ı şemse kadar (olan müddet gibi) dir. Ehl-i Tevrât'a Tevrat verildi. (Onunla) âmil ol(up çalış)dılar. Lâkin gün yarıyı bulunca çalışmaktan âciz kal(ıp vazgeç)diler. Onlara da birer kırat (olan gündelik) verildi. Sonra bize Kur'ân verildi. Gurûb-ı şemse kadar çalıştık. Ve bize ikişer kırat olarak (gündelik) verildi. Bunun üzerine ehl-i Tevrât ile ehl-i İncil: "Ey Rabbimiz, onlara ikişer kırat, bize ise (yalnız) birer kırat verdin. Halbuki biz daha çok çalıştık." derler. Allah (Celle ve Alâ Hazretleri) de: "(Bütün gün çalıştığınıza göre şart edilen) gündeliğinizden bir şey kestim mi ki?" diye sorar. Onlar: "Hayır, (kesmedin yâ Rab)" derler. O da: "İşte o, benim (kerem ve) fazlımdır ki, dilediğime veririm" buyurur. 334

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Akşam namaz vakti AKŞAM NAMAZININ TA'CÎLİ HAKKINDA RÂFİ' İBN-İ HADÎC HADÎSİ
Râfi' İbn-i Hadîc Şöyle demiştir: Biz akşam namazını Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte kılardık da her birimiz namazdan çıktığında attığı okun nereye düştüğünü gör(ecek kadar henüz aydınlık bulun)urdu. 335

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Akşam namaz vakti;İkindi namazının vakti;Öğle namazı vakti;Sabah namazının vakti;Yatsı namazı vakti BEŞ VAKİT NAMAZIN KILINIŞ ZAMANLARINA DÂİR CÂBİR HADÎSİ
Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz öğleni (zevalden sonra) gündüzün sıcağında, ikindiyi henüz güneş (beyaz ve) tertemiz iken, akşamı güneş battığında, yatsıyı da gâh (erken) gâh (geç) kıldırırdı. Cemâati toplanmış bulduğunda ta'cîl, gecikmiş bulduğunda te'hîr ederdi. Sabah namazını ise onlar, yâhud Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem karanlıkda kılarlardı. 336

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Akşam namaz vakti A'RÂBIN MAĞRİB'E İŞÂ DEDİKLERİ HAKKINDA MÜZENÎ HADÎSİ
Abdullâh b. Mugaffel-i Müzenî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: A'râb (takımı, şu) namazınızın, yâni salât-ı mağribin isminde size gâlib gelmesinler. -Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu. (Yâhud Abdullâh b. Mugaffel-i Müzenî dedi) ki: A'râb (mağribe) işâ derler. 337

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Akşam namaz vakti YATSI NAMAZININ VAKTİ HAKKINDA RİVÂYETLER
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem işâ namazını (erken kıldırmak âdetleri iken) bir gece geç vakte kadar bırakmışlardı. Bu (dediğim) İslâm henüz yayılmadan evvel idi. (O gece) hücre-i saâdetlerinden (erken) çıkmadılar. Nihâyet Ömer (gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, buradaki) kadınlar, çocuklar (hep) uyuya kaldılar." dedi. Bunun üzerine (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem dışarıya) çıkıp ehl-i mescide: "Şimdi yeryüzünde sizden başka bu namaza intizâr eden yoktur." buyurdular. 338

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Yatsı namazı vakti YATSIYI GECENİN SÜLÜS-İ EVVELİNE VEYA NISFINA TE'HÎRİN FAZÎLETİ HAKKINDA RİVÂYETLER
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Ben ve gemide benimle (Medîne'ye) gelenler Bakî-i Buthân'a inmiştik. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem de Medîne'de idi. Her gece yatsı namazı vaktinde Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in huzûruna bizimkilerden beş on kişi nöbetle giderlerdi. (Bir def'asında) arkadaşlarımla ben Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'i kendilerine âid bir iş ile biraz meşgul bulduk. (Ondan dolayı da) namazı gecenin yarısı oluncaya kadar geciktirdi. Derken Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem, (hücre-i saâdetinden) çıkıp hazır olanlara (namazı) kıldırdıktan sonra oradakilere: "(Gitmeğe) acele etmeyiniz. Sizlere müjdem var! Nâs içinde sizden başka bu saatte namaz kılan hiçbir kimsenin bulunmaması Allâh'ın size (hâs olan) ni'metlerindendir", yâhud da: "Bu saatte sizden başka namaz kılmış kimse yoktur." buyurdu. -Bu iki sözün hangisini buyurduğunu Ebû Mûsâ'nın kestiremediğini râvî söylüyor.- Yine Ebû Mûsâ radiya'llâhu anh diyor ki: Bunun üzerine Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den (bunu) işittiğimize sevine sevine (yerimize) döndük. 339

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT  İŞÂ'NIN TE'HÎRİ VE BUNA GÖRE KILINMA ZAMÂNI İLE İLGİLİ SAHÂBE'NİN KULLANDIĞI ELFÂZ VE BU BÂBDA FUKAHÂNIN İHTİLÂFI
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Âişe radiya'llâhu anhâ: "(O zamanlarda yatsıyı) şafağın kaybolmasından gecenin sülüs-i evveline kadar olan vakit içinde kılarlardı." diyor. İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ'dan bir rivâyette de müşârün-ileyh şöyle diyor: "... derken Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem çıktı. Başından su damladığı ve (mübârek) başına elini koyduğu halde (teşrîfi) hâlâ gözümün önündedir. Teşrîfini müteâkib buyurdu ki: Benim tarafımdan ümmetime meşakkat (yüklemek) olmasaydı (bu namazı hep) böyle kılmalarını emrederdim. 340

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT  İŞÂ'NIN TE'HÎRİ VE BUNA GÖRE KILINMA ZAMÂNI İLE İLGİLİ SAHÂBE'NİN KULLANDIĞI ELFÂZ VE BU BÂBDA FUKAHÂNIN İHTİLÂFI
Abdullâh b. Abbâs (Sened-i muttasıl ile) Ravi, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (mübârek) elini başına koyması (keyfiyyetini) hikâye edip şöyle demiştir: (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem mübârek) parmaklarını biraz ayırdıktan sonra parmak uçlarını tepesi üzerine koydu. Sonra bitiştirip ve o hey'ette başının üzerine gezdirip tâ baş parmağı, yüz cihetinden kulak yumuşağına değinceye kadar (yukarıdan aşağı) tolununa ve sakalının kenarına (doğru indirdi.) Bunu böylece (tekrar tekrar yaparken de) ne betâat, ne acele gösteriyordu. 341

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Hz. Peygamber'in mührü İŞÂ'NIN TE'HÎRİ VE BUNA GÖRE KILINMA ZAMÂNI İLE İLGİLİ SAHÂBE'NİN KULLANDIĞI ELFÂZ VE BU BÂBDA FUKAHÂNIN İHTİLÂFI Enes b. Mâlik (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunan bu hadîsde (müşârün-ileyh): "(Gümüş) Hâtem-i Şerîf'inin parıltısı hâlâ gözümün önündedir." demiştir. 342

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindi namazının fazîleti;Sabah namazının fazîleti SABAH VE İKİNDİ NAMAZLARININ FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ MÛSÂ HADÎSİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Salât-ı berdeyni (yâni sabah ve ikindi namazlarını) her kim kılarsa Cennet'e girdi gitti." buyurduğunu rivâyet eder. 343

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Sâhur yemeği SABAH NAMAZININ EVVEL-İ VAKİTTE KILINDIĞINA DÂİR RİVÂYETLER Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Zeyd b. Sâbit (-i Ensâri radiya'llâhu anh) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile berâber sahûr ettikten sonra namaza durduklarını bana anlattı. "(Sahûr ile namaz) arasında ne kadar (zaman) geçmişti?" diye sordum. "Elli, yâhud altmış (âyet okuyacak) kadar" dedi. 344

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Sâhur yemeği SABAH NAMAZININ EVVEL-İ VAKİTTE KILINDIĞINA DÂİR RİVÂYETLER Sehl b. Sa'd Şöyle demiştir: Evimde sahûru ederdim de sabah namazını Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte kılmayı yetiştirebilmek için (evimden çıkmakta) acele ederdim. 345

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Vakt-i kerâhet SABAH NAMAZINDAN GÜNEŞ DOĞUNCAYA, İKİNDİ NAMAZINDAN DA GÜNEŞ BATINCAYA KADAR NAMAZ KILMAKTAN NEHYE DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Merdıy (yâni adl ve sıdkında ve emânet ve diyânetinde hiç şek olmayan) bir çok ricâl -ki içlerinden bence en merdıy olanı Ömer (b. el-Hattâb radiya'llâhu anh)dir.- Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in sabah namazından sonra güneş işrâk edinceye kadar, ikindi namazından sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan nehiy buyurmuş olduklarına benim yanında şahâdet etmişlerdi. 346

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Vakt-i kerâhet GÜNEŞ DOĞARKEN VE BATARKEN NAMAZ KILMANIN KERÂHETİNE DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "(Kılacağınız) namaz için şemsin ne tulû' zamânını, ne gurub zamânını taharrî (yâni intihâb) etmeyiniz." buyurdu. -Yine İbn-i Ömer (radiya'llâhu anhümâ) şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Hâcib-i şems göründüğü vakit tâ yükselinceye kadar, hâcib-i şems battığı vakit de tâ gâib oluncaya kadar namazı te'hir ediniz. 347

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Vakt-i kerâhet SABAH NAMAZINDAN SONRA GÜNEŞ DOĞUNCAYA, İKİNDİ NAMAZINDAN DA BATINCAYA KADAR NAMAZ KILMAKTAN NEHYE DÂİR DİĞER RİVÂYETLER Ebû Hüreyre Ravi'nin iki türlü alış-verişden ve iki türlü giyinişden Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in nehiy buyurduklarına dâir olan hadîsi ki (yukarıda 239 uncu olarak) geçmişti. -Buradaki rivâyetinde ise âtîdeki ziyâde vardır: "Bir de iki namazdan nehiy buyurdu: (Salât-ı) fecirden sonra gün doğuncaya kadar, salât-ı asırdan sonra da gün batıncaya kadar namaz kılmaktan da (nehiy buyurdu)." 348

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindiden sonra namaz SABAH NAMAZINDAN SONRA GÜNEŞ DOĞUNCAYA, İKİNDİ NAMAZINDAN DA BATINCAYA KADAR NAMAZ KILMAKTAN NEHYE DÂİR DİĞER RİVÂYETLER Muâviye b. Ebî Süfyân Asırdan sonraki iki rek'atı kastederek şöyle demiştir: Sizler öyle bir namaz kılıyorsunuz ki, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile (o kadar) berâber bulunduk da kıldığını hiç görmedik. (Bilâkis) onu kılmaktan nehiy buyurmuştur. 349

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindiden sonra namaz SABAH NAMAZINDAN SONRA GÜNEŞ DOĞUNCAYA, İKİNDİ NAMAZINDAN DA BATINCAYA KADAR NAMAZ KILMAKTAN NEHYE DÂİR DİĞER RİVÂYETLER Ümmü'l-mü'minîn Âişe İkindi namazından sonraki iki rek'atı kastederek şöyle demiştir: Onu (yâni Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i) kabzeden Zât-ı Ecell ü A'lâ'ya kasem olsun ki, o iki rek'atı Allâhu Teâlâ'ya kavuşuncaya kadar (hiç) terk etmedi. Namaz kılmağa kudreti kesilmedikçe de Allâhu Teâlâ'ya kavuşmadı. Namazlarının bir çoğunu oturarak kılardı. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bu iki rek'atı kılardı. Lâkin ümmetine ağır gelir korkusu ile Mescitte kılmazdı. Ümmetinden tahfîf (-i külfet) i mûcib olacak şeyleri (yapmayı pek) severdi. 350

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindiden sonra namaz RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN İKİNDİDEN SONRA İKİ REK'AT NAMAZ KILMASI HAKKINDA SAHÂBE'NİN AKVÂLİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: İki namaz vardır ki, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem onları sırran da, alâniyeten da (yâni evinde de, dışarda da) terketmezdi. (Onlar da) sabah namazından evvel iki, ikindi namazından sonra da iki rek'at idi. 351

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Sabah namazının vakti VAKTİNDE KILINAMAYAN SABAH NAMAZININ NASIL EDÂ EDİLECEĞİNE DÂİR KATÂDE HADÎSİ Ebû Katâde Hâris b. Rıb'ıyy Şöyle demiştir: Bir gece Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte yolculuk ediyorduk. İçimizden biri. "Yâ Resûlâ'llâh, gece sonu emretsen de konak etsek!" dedi. (Cevâben): "Korkarım uyuyakalıp namazı kaçırırsınız." buyurdu Bilâl (radiya'llâhu anh): "Ben sizi uyandırırım." dedi. Yattılar. Bilâl de arkasını râhilesine (yâni bindiği deveye) daya(yıp bekle)di. (Derken) gözleri kapanıp (o da) uyuyakaldı. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem uyandığı zaman hâcib-i şems gözükmüştü. "Bilâl, dediğin nerede kaldı?" buyurdu. (Bilâl:) "Bana bu güne gelinceye kadar bunun gibi (ağır) bir uyku basmış değil." dedi. (Bunun üzerine) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâhu Teâlâ istediği zamanda ruhlarınızı kabzetti. (Yine) istediği zamanda geri çevirdi. Bilâl, kalk, ezan oku. (Bunun üzerine) Bilâl halkı namaza da'vet etti yâni ezan okudu. (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) abdest aldı. Güneş yükselip bembeyaz olduğu vakitte de kalktı, namazı kıldırdı. 352

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT İkindi namazının vakti FEVT EDİLEN NAMAZLARIN NASIL EDÂ EDİLECEĞİNE DÂİR CÂBİR HADÎSİ Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Handek günü Ömer b. el-Hattâb radiya'llâhu anh gün battıktan sonra gelip küffâr-ı Kureyş'e sebbetmeye başladı. Ve: "Yâ Resûlâ'llâh, ikindiyi az daha gün batmadan kılamayacaktım." dedi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Vallah, ben de kılamadım." buyurdu. Bunun üzerine kalktık, Buthân'a gittik. (Orada Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) namaz için abdest aldı. Biz de namaz abdesti aldık. (Ondan sonra) gün batmış iken ikindiyi, arkasından da akşamı kıldırdı. 353

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT  "HER KİM BİR NAMAZI (KILMAYI) UNUTURSA (ONU) HATIRLADIĞINDA KILSIN..." HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur. 354

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Namaz vaktini beklemek "SİZ NAMAZA MUNTAZIR OLDUKÇA HEP NAMAZ İÇİNDESİNİZ" HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Siz namaza muntazır oldukça hep namaz içindesiniz. 355

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Her şey fânidir "(YÜZ SENEYE KADAR) BUGÜN YERYÜZÜNDE OLANLARDAN HİÇ BİR KİMSE KALMIYACAKTIR" HADÎSİ Enes b. Mâlik Yukarıda 96 ncı olarak geçen hadisi. -Burada da Abdullâh b. Ömer radiya'llâhu anhümâ Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "(Yüz seneye kadar) bugün yeryüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmayacaktır." buyurduklarını rivâyet ettikten sonra: "Bu sözden murâd-ı (âlî-i) Nebevî o karnın (bu müddet içinde) munkarız olacağını haber vermek idi." demiştir. 356

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT Misâfir ağırlamak;Suffe ashâbı;Yemin EHL-İ SUFFE'NİN BİRER İKİŞER ASHÂB TARAFINDAN EVLERİNE GÖTÜRÜLEREK DOYURULMASI HAKKINDA ABDÜRRAHMÂN İBN-İ EBÎ BEKR HADÎSİ Abdurrahmân İbn-i Ebî Bekr Şöyle demiştir: Ashâb-ı Suffe fakir kimselerdi. Bir def'a Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "İki kişilik yiyeceği olan (onlardan) bir üçüncüsünü, dört kişilik yiyeceği olan bir beşincisini, yâhud da altıncısını (alıp) birlikte götürsün." buyurdu. Yâhud buna benzer bir söz. Ebû Bekr (radiya'llâhu anh bunlardan) üçünü (eve) getirdi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem de onunu birlikte (alıp Hâne-i Saâdetine) götürdü. (Bizim ev halkı) ben (den), peder ve vâlidem (den), bir de bizim ev ile Ebû Bekr (radiya'llâhu anh)'in evinde (müştereken hizmet eden) hizmetci (den ibâret) idi. (Râvî Ebû Osmân Nehdî) "Artık bir de benim zevcemden dedi mi, demedi mi? bilemiyorum" diyor. (Yine Abdü'r-Rahmân radiya'llâhu anh der ki:) Ebû Bekr (radiya'llâhu anh) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in hânesinde (misâfirlerinden ayrı olarak) akşam yemeğini yedi. Yatsı namazı kılınıncaya kadar (orada) kaldı. Sonra (misâfirleriyle birlikde kendi hânesine) dönüp (ve misâfirlerin ağılanmasını ehline emredip) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem akşam taâmını edinceye kadar kaldı. (Sonra yine Hâne-i Saâdete dönüp nezd-i âlî-i Risâlet-Penâhî'de kaldıktan sonra kendi evine döndü.) Geldiğinde gece hayli ilerlemişti. Haremi ona: "Seni misâfirlerinin yanında bulunmaktan alıkoyan nedir?" diye sordu. O da: "Ay, onlara hâlâ yemek vermedin mi?" di(ye çıkış)dı. O da: "Sen gelmedikce yemek yemiyeceklerini söylediler. Yemek çıkardık, kabûl etmediler." dedi. (Abdü'r-Rahmân b. Ebî Bekr radiya'llâhu anhümâ) der ki: Ben savuşup saklandım: O bana: "Behey nâkes herif." di(ye hitâbe)ti. Söğüp saydı. Sonra hiddetle: "İçinize sinmez olsun, yeyiniz. Ben bu yemekten vallah yemiyeceğim." dedi. (Abdü'r-Rahmân radiya'llâhu anh) der ki: Allâh'a kasemler ederim. Biz (yerken) hiçbir lokmaya el uzatmazdık ki altından yemek daha ziyâde çoğalmış olmasın. Nihâyet doydular. Yemek de yenmezden evvelki mikdârından daha ziyâde olarak duruyordu. Ebû Bekr (radiya'llâhu anh) yemeğe baktı. Bir de gördü ki olduğu gibi duruyor. Belki de artmış. Haremine: "Bu ne? Ey Benî Firâs'ın kızı!" dedi. O da "Gözümün nûr(u Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Hazretler)ine kasem olsun ki şimdi evvelkinden üç kat ziyâdedir." dedi. Bunun üzerine o yemekten yedi. Ve ettiği yemîni kasdederek: "O olan şey şeytandan idi." dedi. O yemekten bir lokma yedikten sonra Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gönderdi. Orada sabaha kadar durdu. Bizim ile bir kavim arasında bir (muhâdene) ahd(i) vardı. Müddet hitam bulmuş (olduğu için Medîne'ye gelmişler)di. İçlerinden (arîf olarak) oniki kişi ayırdık. Her biri ile berâber kaç kişi olduğunu (ancak) Allah bilir. İşte onların hepsi o yemekten yediler (de öyle ağırlandılar.) (Râvî rivâyetini bitirdikten sonra) yâhud bu elfâza benzer elfâz (ile rivâyet olunmuştur diyor). 357